Atlantis Nerede Battı? Kayıp Şehir Atlantis Bulundu mu?
İnsanlık tarihinin en ünlü efsanelerinden biri olan Atlantis, “Atlas’ın Adası”, uzun zaman önce tüm dünyayı hakimiyeti altına alan güçlü bir uygarlığın yaşadığı fakat büyük bir felaket sonucunda yok olduğuna inanılan bir ada olarak biliniyor. İddiaya göre binlerce yıl önce Atlantis’i vuran tsunami karanın 95 km kadar içine ilerlemiş, Atlantis’te ölmeyenler karanın daha içlerine kaçarak yeni kentler kurmuşlardı.Atlantis’ten bahseden ilk kişi ünlü filozof Platon’dur.
Atlantis, Platon’un Timaeus ve Critias kitaplarında bahsettiği efsanevi batık bir kıta ve uygarlık olarak biliniyor. Platon’a göre Atlantis, “Herkül Sütunları’nın ötesinde” yer alan, Batı Avrupa ve Afrika’nın birçok kısmını fetheden ve Solon’un zamanından 9 bin yıl önce Atina’yı fethetmeye çalışan, ancak başarılı olamayıp bir gecede okyanusa batan bir uygarlık. Platon’a göre bu ada, Cebelitarık Boğazı’nın öbür tarafında, yani Atlantik Okyanusu’nda yer alır. Adanın başkenti, kendi çağının mimari ve mühendislik harikasıdır. Şehir iç içe geçmiş yuvarlak duvar ve kanallardan oluşur. Şehrin ortasında ise bir tepede tamamen altından yapılmış, altı kanatlı at süren Poseidon’un devasa heykeli vardır. Platon’un MÖ 360’da yazdıkları Atlantis için temel tarih referansı niteliğinde. Platon, “Atlantis, bir gün bir gecede denizin derinliklerinde kayboldu” demişti. Platon’na göre Atlantis, Atlas Okyanusu’nun ortasında bir adada yaşamış çok güçlü bir ulustur. Burası deniz tanrısı Poseidon’un ülkesidir ve ülkenin ilk kralı da Poseidon’un oğlu Atlas’tır. Asırlar boyunca sade ve ahlaklı bir yaşam süren Atlantis halkı, ansızın hırs ve açgözlülüğe kapılır ve iktidar tutkusu onları yıkar. Bu durum karşısında Zeus ve diğer tanrılar, Atlantis halkını cezalandırmak için adanın üzerinde yaşayan tüm insanlarla birlikte sulara gömülmesine karar verirler. Atlantis kıtası, daha sonraki çağlarda bazı Avrupalı yazarlara esin kaynağı oldu. Francis Bacon, “Yeni Atlantis” kitabında efsanevi Atlantis’i, fizik bilimlerinin ideal devleti olarak gösterir. 19. ve 20. yüzyılda da birçok kişi, Atlantis’in varlığıyla ilgili çeşitli görüşler ileri sürdüler. Bazıları, Platon’un söylediğinin aksine Atlantis’in Cebelitarık’ın ötesinde olmadığını savundular. Kayıp kentin Ege Denizi’nde Santorini Adası çevresinde, İzlanda’da olabileceği iddia edildi.
Tarih boyunca insanları heyecanlandıran Atlantis efsanesi, hiçbir zaman gündemden düşmedi. Son yıllarda, kâşifler dünyanın farklı yerlerinde Atlantis’e ait kalıntılar bulduklarını iddia ettiler. Araştırmacılar, Atlantis’in nerede olduğuyla ilgili birçok fikirileri sürmüşlerdir. Bazılarına göre İzlanda ile Grönland arasında, bazılarına göre ise Kıbrıs ve çevresindedir. ABD’li araştırmacı Robert Sarmast bu konu üzerinde çalışmalarını Doğu Akdeniz kıyılarına kaydırmış ve haritalardan ve veri tabanlarından faydalanarak Kıbrıs ve Suriye arasında bir bölgede yer aldığını ve batan kıtanın en üst noktasının ise bugünkü Kıbrıs’ta olduğunu söylemiştir. Bazen de Kafkasya’da olduğu iddia edilmiştir. Bütün bu tezler içinde en çok rağbet göreni ise Atlantik Okyanusu’nun ortasında yer aldığıyla ilgili olanı.
Amerikalı araştırma ekibi, efsanevi Atlantis kıtasının keşfedildiğini iddia etti. Araştırma ekibi, Atlantis’in yerinin tam olarak tespit edildiğini, İspanya’nın kuzeyindeki kumul düzlüklerinin altında olduğunu açıkladı. Arkeolog ve jeologlardan oluşan grup, bir tsunaminin vurduğu kentin, Cadiz’in hemen kuzeyinde bulunduğunu belirtiyorlar. Araştırma ekibinin lideri Hartford Üniversitesi’nden Profesör Richard Freund, “Tsunamilerin gücü bu. Karanın içine doğru neredeyse 100 kilometrelik yolu katedebilmiş olmalarını anlamak çok zor ve bizim burada anlatmak istediğimiz tam olarak bu” diyor. Uydu fotoğraflarını, yer altı radarını ve su altı teknolojilerini kullanarak bu sonuca vardıklarını ifade eden Freund, Atlantis’i vuran tsunamiden sağ kurtulanların karanın daha da iç kesimlerine giderek, buralarda yeni şehirler kurduklarını belirtiyor. Freund, “Kimsenin görmediği birşey bulduk ve bu bizi Atlantis’i keşfettiğimize inandırıyor” diyerek Atlantis’i bulduklarına dair inancını gösteriyor.
İngiliz Telegraph gazetesinde yayınlanan habere göre Kanarya Adaları yakınlarında Batı Afrika sahiline 620 mil uzaklıkta kayıp kıta Atlantis olduğu tahmin edilen harabelerin izine rastlandı. Google Ocean’da tespit edilen ve insan eliyle yapılmış kusursuz bir dikdörtgene benzeyen gizemli şekillerin Atlantis olabileceği düşünülüyor. Galler bölgesinde olduğu saptanan dikdörtgenin bir mühendis tarafından belirlendiği bildiriliyor. 4 kilometre derinlikte olan dikdörtgen yapı, mimari çizimleri andıran bir harita şeklinde ve birbirini direkt kesen, rahatlıkla görülebilen çizgilere sahip.
Brezilyalı ve Japon bilim insanlarından oluşan bir araştırma ekibi, Rio de Janeiro’nun açıklarında büyük miktarda granit bulunduğunu, bunun da Atlas Okyanusu’nda bir kıtanın varlığına işaret ettiğini belirtti. Brezilyalı bir yetkili, granitin sadece kuru bölgelerde oluştuğuna dikkat çekerek Atlantis’in yer aldığı düşünülen bölgede bir kara parçasının varlığının bu şekilde ortaya çıktığını ifade etti. Büyük miktarda granit, Japonya Deniz Araştırma ve Teknoloji Kurumu’na ait olan Shinkai 6500 adlı denizaltıyla ortaya çıkarıldı. Granitin, milyonlarca yıl önce suyun dibine çöktüğü tahmin ediliyor. Araştırmalar sırasında büyük miktarda da kuvarsa rastlandı. Kuvarsın da denizde oluşmadığına dikkat çekildi. Kara parçasının temelinin ise bazalttan oluştuğu düşünülüyor.
İngiliz bilim adamları Kuzey Atlantik’te kayıp kıta Atlantis olduğunu düşündükleri 10 bin kilometrekarelik bir kara parçası keşfetti. İskoçya açıklarındaki Orkney-Shetland Adaları’nın batısında bulunan bu 56 milyon yıllık kara parçasının üzerinde dağlar ve sekiz büyük nehir yatağı saptandı. Keşif, petrol şirketlerinin kullandığı ve okyanus tabanını geçen ip daha derine inilmesini sağlayan yankı sondajı adlı teknikle yapıldı. Okyanus yatağının yaklaşık 2 kilometre aşağısında olan bu kara parçası için Cambridge Üniversitesi uzmanları “Bulduğumuz kara parçası antik bir fosile benziyor” dedi.
Denizaltı arkeologları, zenginlik ve bilginin sembolü efsanevi kayıp kıta Atlantis’in kalıntılarını bulduklarını öne sürdü. İngiliz Daily Mail’in haberine göre arkeologlar, Karayib Denizi’nin dibinden çektikleri ve Atlantis şehrine ait olduğunu belirttikleri görüntüleri yayımladı. Deniz yatağındaki kalıntıların Mısır piramitlerinden öncesine dayanan bir şehre ait olduğu belirtildi. Arkeologların çektiği görüntülerde, bir kentin sokaklarını ve yapıları andıran görüntüler net biçimde görülebiliyor. Arkeologlar, yapılardan birinin de muhtemelen bir piramit olduğunu vurguluyor. Şehrin bulunduğu yeri tam olarak açıklamayan arkeologlar, Karayib Denizi’nin derinliklerinde olduğunu söylemekle yetindi.
Pasifik Okyanusu’nda araştırmalar yürüten uzmanlar, Pohnpei Adası’nda kayıp Atlantis’e ait olduğu düşünülen izlere rastladı. Kalıntılar, Pasifik Okyanusu’nun ortasında, 600 adadan oluşan adacık devleti Mikronezya’da keşfedildi.Quickbird 2 uydusunun çektiği fotoğraflar sayesinde keşfedilen antik yapıların kendilerine en yakın büyük kara parçaları olan ABD’ye 2 bin 500 mil Avustralya’ya ise bin 600 mil uzaklıkta olduğu hesaplandı. Söz konusu yapıların bulunduğu antik kentin ismi Nan Madol. Bu kelimeler İki Yer Arasındaki Boşluk anlamına geliyor. Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Teksas Güney Metodist Üniversitesi’nden Arkeolog Mark McCoy, “Bana kalırsa bu önemli ve yeni bir buluş. Bölgedeki izlerden, Nan Madol’ün bir başkent, politik bir güç merkezi olduğunu ve dini ritüellere sahne olan bir şehir konumunda bulunduğunu anlıyoruz” diyerek Atlantis medeniyetinin başka şehirlerinin de bulunabileceği sinyallerini verdi.
Alman bilim adamları Christian Schoppe ve Siegfried Schoppe, Atlantis’in Karadeniz’de olduğunu ve Nuh Tufanı’nın da Atlantis’in sulara gömülmesi ile oluştuğunu ileri sürdüler. Schoppe’ler, Atlantis’in bir ada şeklinde olmadığını, aksine o zaman bir tatlı su gölü olan Karadeniz’in etrafını çevreleyen bir ülke olduğunu savunmuştur. Onlara göre Atlantis şehirleri, Karadeniz’in taşması sonucu sular altında kalınca, buradan göçenler, Mısır, Yunan, Anadolu, Mezopotamya uygarlıklarını kurdular. Avrupa’da ve Türkiye’de konuşulan birçok dilin kökeni, Karadeniz’deki Atlantis uygarlığına dayanır. Yunanlılar, Atlantis krallarının adlarını alarak mitolojilerini oluşturdular.
Atlantis’le ilgili öne sürülen iddialardan biri de efsanevi kıtanın, Antarktika’da olduğuna ilişkindir. Profesör Charles A. Hapgood’un teorisinden yola çıkarak Antarktika’da eski bir medeniyete ait kalıntılar olabileceği ileri sürülmüştür. Hapgood, 1950’li yıllarda Güney Kutbu’nun binlerce yıl önce eski ve gizemli bir medeniyete ev sahipliği yapmış olabileceğini söylemiş ve litosferin yer değiştirmesinden yola çıkmıştı. Bu teoriye göre dünyanın her yerinde 20 bin ile 30 bin yılda bir kabukta bir takım değişimler oluyor. Hapgood, 11.600 yıl önce Antarktika’nın büyük bölümünün buzsuz olduğunu belirtmişti. Profesör çalışmalarında ayrıca Piri Reis’in dünya haritasında Antarktika’nın kuzey kıyılarını göstermesinden yararlanmıştır.
Son Yorumlar