Uzaylılar İnsanları Neden ve Nasıl Kaçırıyor? Uzaylılar Çip Yerleştiriyor mu?
UFO araştırmacılarına göre insanlar dünya dışı varlıklar tarafından uzun zamandan beri kaçırılmakta ve geçici bir süre alıkonulmaktadır. Farklı yerlerde yaşayan, birbirleriyle iletişim kurmaları mümkün olmayan kişiler tarafından verilen ayrıntılı kaçırılma raporları şaşırtıcı bir biçimde birbirleriyle benzerlik göstermekte. Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi’nin kurucusu ve başkanı Haktan Akdoğan uzaylılar tarafından alıkonma olayları hakkında önemli açıklamalar yaptı:” Dünya dışı varlıklar bazı kişilerle temas kuruyorlar. Onları algılayabilecek ve algıları açık olan insanlarla telepatik bilgi aktarımında bulunuyorlar. Örneğin uzay gemilerine alınan insanlar var. O insanlara genetik birtakım deneyler yaptığını söyleniyor. Bunlarla ilgili artık hem bilimsel hem de fiziksel çok kanıt var. Belki de inceledikleri insanlara kendileriyle ilgili bilgi veriyorlar. Zarar verme amacı gütmüyorlar. Ama melez bir ırk yaratma üzerine bir projeleri de var gibi gözüküyor. Çünkü yapay bir döllenmeyle yarı insan yarı uzaylı yeni bir ırk yaratma prosesi de var. Yani insan DNA’sıyla da yakından ilgileniyor.
Bütün dünya dışı varlıklar kaçırılma (alıkonma) yapmıyor. İnsanlar uyurken geliyorlar, yataklarından alıyor ve sabah yataklarına geri bırakılıyorlar. Sabah kalktıklarında rüya gördüklerini sanıyorlar ama aslında gerçek. Dünya dışı varlıklar bunu söyle açıklıyor: “Korkutmamak için sizin rüya tabir ettiğiniz astral alanda deney yapıyoruz sonra da bırakıyoruz. Çünkü eğer hatırlarsanız şu anki hayatınıza ayak uyduramazsınız. Dünyada milyonlarca insan var alıkonulan. Bu insanların halüsinasyon görmediğine, ruhsal bir hastalığa sahip olmadıklarına dair fiziksel kanıtlar var. Bu insanlara çipler yerleştiriliyor. Bu çipler ameliyatla çıkartılıp üzerlerinde deneyler yapılınca dünyada var olmayan elementlere rastlandı. Alıkonma vakalarına dair somut kanıtlar var. Bilinçaltınızda bu kayıtlar var ama üst beyninizi siliyorlar. Nedeni de bunun ağır bir travma olmasıdır. Böyle bir şeyden sonra normal yaşantınıza dönemezsiniz. Bunu yapmak istemedikleri için üst beyninizdeki bilgiyi siliyorlar. Fakat bazen alt bilinçten üst bilince sıçramalar oluyor. Bazı kişiler bundan rahatsızlık duyup psikiyatriste gidiyor. Rahatsızlığı ortaya çıkarmak için hipnoz yapılıyor. Hipnozda bilinçaltına inilir ve orda bütün kayıtlar vardır. O anı bütün ayrımtılarıyla anlatıyorlar. Bazı vakalarda anlatırken beni masa gibi bir şeyin üstüne yatırdılar, bir aygıtla bir şey yerleştirdiler diyenler oldu. Bahsettiği yerde röntgenler çekildi. Ve o röntgende tanımlanamayan parçacıklar olduğu görüldü. Ameliyatla bu mikroçipler çıkarıldı. Analizleri yapıldı. Dünyada olmayan elementleri içeren parçacıklara rastlandı. Zaten hipnoz seansı ve fiziki kanıtlar ortaya çıktıktan sonra alıkonma olayları daha yoğun araştırılmaya başlandı. Dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca insan alıkonma olayına maruz kaldı ve kalmaya devam edecek.
Bu alıkonma vakalarını hipnoz sırasında birçok denek anlatmış. Alıkonulduğunu iddia eden insanlar hipno-terapistler tarafından transa sokuluyor. Bilinçaltına geri dönülen, bu deneyimleri yaşayan insanlar uzay gemilerinde yapılan prosedürlerde kendilerine mikroçip takıldığını anlatıyor. 2-3 milimlik çipler, genellikle sinir uçlarına takılıyor. Alın, el, bacak, boyun, sırt kısmına çip yerleştirilenler var. Hipno-terapi sırasında deneklerin iddia ettiği bölge cihazlarla taranıyor ve hakikaten o bölgede tanımlanmayan bir cisim bulunuyor. Dr. Roger Leir bu konunun en önemli uzmanlarından birisi, çipi çıkarır ve analizini yapar. Bu analizler sırasında da dünyada bilinmeyen, olmayan, farklı elementler içeren maddeler bulundu. Kendi kendine üreyen bir metale dahi rastlandı. Genetik bir materyal topladıkları kesin. Bir de sinir uçlarına takılmasının nedeni şu: Duygularımızı taklit edebilmek için takip ediyorlar. Bazı kadınlar var, sevgilisi yok ama regl olmuyor, doktora gidiyor, hamile olduğu ortaya çıkıyor. Bir ay sonra bir daha kontrole gidiyor, cenin alınmış, rahim temiz. Şimdi biz bunun melez ırk yaratma prosedürü olduğunu düşünüyoruz. Yarı dünyalı, yarı onlardan, dünyada üremeyen, gemide büyüyen varlıklar yaratıyorlar. İnsanları denek olarak kullanan dünya dışı yaratıklar, deneklerden doku örnekleri alıyorlar. Kaçırılanların çoğu bu anları hatırlamıyor. Ama bu insanlar kaçırılmıyor, bir süre için alınıp geri bırakılıyor. Aldıkları insanı uyku halindeyken bir ışık hüzmesiyle gemiye çekiyorlar. Yanınızda eşiniz de olsa ruhu duymaz, çünkü onu da paralize ediyorlar. Gemide sizden doku, kan örnekleri alıyorlar, çalışmasını yapıyor sonra tekrar bırakıyorlar. Bizden çok daha ileri teknolojide olduklarından onların sadece bizim hava sahamızda görünüp kaybolmalarını beklememek lazım, gezegeni inceliyorlar, bizim DNA’mıza bakıyorlar.”
İngiliz UFO araştırmacısı Jenny Randles’ın “The Complete Book of Aliens and Abductions” (Uzaylılar ve Kaçırma Olayları Üzerine Kapsamlı Kitap) adlı kitabında yer verdiği alıkonma olaylarından bazıları:
Çin, 1880: Çiftçi Yut Ten evine giderken parlak cismi gördüğünde aniden felce uğradı ve havalandığını hissetti. Çevrede büyük bir vınlama sesi duyuyordu ve kendinden geçerek bayıldı. Kendine geldiğinde bir dağdaydı. Aradan yaklaşık 2 haftalık bir süre geçmişti ve evinden 450 Km uzakta Guizhou Eyaletindeydi!
Avusturya 1955: Josef Wanderka, ormanda yürürken ağaçsız bir bölgede büyük, gri renkli ve yumurta şeklinde bir araç gördü. Gemidekiler onu güverteye aldılar. Bunlar uzun boylu, sarışın çift cinsiyetli güzel yüzlü varlıklardı. Ziyaret sırasında Wanderka ileri bilgileri ve güçleri varsa dünyayı düzeltmeleri için yalvardı. Onlar da dünya tarihinin gidişatına karışamayacaklarını söylediler.
İtalya, 1968: Walter Rizzi, disk biçmindeki nesneyi gördüğünde fren yaparak motosikletini durdurdu. Bir süre sonra gri tenli ve kedi gözlü küçük yaratıklarla karşılaştı. Yaratıklar “manyeti araçlar” sayesinde yolculuk yapabildiklerini ve hızlı yaşlandıkları için çok kısa bir süre içinde dünyada kalabildiklerini anlatmıştır. Yaratıklar, Rizzi’yi dünyanın manyetik kutuplarının değişeceği ve böylece dünya üzerindeki bir çok yaşam biçiminin ortadan kalkabileceği konusunda uyarmışlardır.
Kanada, 1985: Alvina Scott dünya dışı varlıklar tarafından kaçırıldığını, araştırmalarında kullanılmak amacıyla yumurtalıklarından birinin alındığını ve böbrek hastalığını iyileştirmek için vucuduna tıbbi müdahale yapıldığını iddia etti. Gerçekten de, ultrasonik testlerde hastalıklı böbreklerinin tamamen iyileştiği saptanmıştır. Kendisini Hoova olarak tanıtan uzaylı varlığın yuvarlak kafalı bir gri olduğunu ve hipnotik projeksiyon sayesinde kendini bize bu formda gösterdiğini öğrenmiştir. Ayrıca kendisine insan ve uzaylı DNA’larının karıştırılması üzerinde çalıştıklarını söylemişlerdir.
Psikiyatr Budd Hopkins kaçırıldığını iddia eden çok sayıda kişiyi dinlemiş. Tüm kaçırılanların anlattıkları ortak bir husus var; yaratıklar ortalama 1.20 m. boyunda, iri gözlü ve gri tenli. Bu tuhaf varlıklar insanları hipnotize ederek evlerinden veya arabalarından alıyorlar. Hopkins’e göre, birçok kişiden melez çocuklar yaratılmıştı. Bunlardan biri de Bayan Katie Davis’ti. Bayan Davis uzaylılar tarafından birkaç defa alıkonmuştu. Bir seferinde de melez yaratmak için cenini alınmıştı.
En ünlü kaçırılma olayı Betty ve Barney Hill çiftinin başına gelenlerdir. Hill çifti, 1961 yılının 19 Eylül´ünde akşam saatlerinde, ABD´de New Hampshire, Portsmouth’deki evlerine yaklaşıyorlardu. Bu esnada “düzensiz şekilde hareket eden bir yıldız” gördüler. Biraz daha dikkatli bakan çift, bunun bir yıldız değil, uzay gemisi olduğuna karar verdi. İki geniş penceresi olan silindir biçimli bir UFO tarafından yolları kesildi. UFO yolun tam ortasına inmişti, Hill çifti korkularına rağmen dışarı çikarak, ne olduğunu anlamak istediler ve karşılarında 6 insan benzeri canlının durduğunu gördüler. Korkuyla kaçmak istedilerse, garip bir ses ve titreşim sonrasında kendilerini kaybettiler. Ayıldıklarında iki saat geçmişti ve UFO kaybolmuştu. Hill çifti iki saatlerini yitirmişlerdi. Kendilerine geldiklerinde en son bulundukları yerden 56 km. ötede olduklarını fark ettiler, ancak hiçbirşey hatırlamıyorlardı. 1964 yılının Ocak-Haziran döneminde hipnoz altındayken, UFO´nun içine alındıklarını ve bazı tıbbi deneylerde kullanıldıklarını anlattılar. Her ikisi de araca alındıkları anı hatırladı. Kendilerini alıkoyanlar kedi gözlü, küçük varlıklardı. Barney, kasıklarının etrafında dairesel bir aygıt yerleştirildiğini belirtirken Betty de göbeğine uzun iğneler sokulduğunu hatırladı. Betty kendisine gösterilmiş olan yıldız haritasından bahsetti. Bu harita Zeta Retucillinin de bulunduğu 3 takım yıldız grubuna benziyordu. Harita üzerinde yapılan analiz, bunun dünyanın 30 ışık yılı uzağında bulunan Zeta Retucili yıldız sistemini gösterdiğini ortaya çıkarmıştır.
1975 yılının Ocak ayında İsviçreli bir çiftçi olan Eduard Billy Meier bir sabah evinde otururken, kafasının içinde çınlayan bir ses, çevredeki belli bir yere gitmesini istedi, rahatsız olan Meier aldırmamaya çalıştıysa da, olay tekrarlanınca istenilen yere gitmeye karar verdi. Belli yere geldikten sonra bir saat kadar bekledi, tam dönmeye hazırlanırken, gökten gelen garip ses duydu, başını kaldırıp baktığında disk biçiminde bir UFO´nun yere doğru indiğini gördü. Sonra aracın ardında bir kadın belirdi, sarışın, uzun boylu, güzel bir kadındı. Garip aksanlı bir Almanca ile konuşan kadın adının Sam Jase olduğunu ve Erra adlı bir gezegenden geldiğini söylüyordu. Erra gezegeni Boğa Burcu´ndaki Pleidas Takımyıldızı´nda bulunuyordu. Erra uygarlığı, bizden 13.000 yıl ilerdeydi, Erralılar anlaşmazlıkları saf düşünceye ulaşma yöntemiyle ortadan kaldırmışlardı. Teknolojileri çok ileriydi, 430 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Pleiades Takımyıldızı´ndan dünyaya 7 saat gibi inanılmaz bir sürede geliyorlardı. Sam Jase, beş tip uzay araçları olduğunu söylüyordu, üç tipi yıldızlar arası yolculuklar için, birisi gezegenler arasında, beşincisi ise zaman yolculuğu amacıyla kullanılıyordu. Daha sonra ziyaretler devam etti. Ptaah ve Asket adlarında iki Pleidaslı daha geldiler, söylediklerine göre asıl anavatanları Erra değildi, daha önce Lyra Takımyıldızı´nda yaşıyorlardı. Toplum yoldan çıkmış ve sonunda nükleer bir yıkım herşeyi yok etmişti. Felaketten kurtulan bir grup, Erra´ya yerleşerek yeni bir uygarlık kurmuşlar, binlerce yıl sonra da uzaya açılarak Güneş Sistemimize ve bize ulaşmışlardı. Meier, neden sorusunu sorduğunda en çarpıcı cevabı aldı; “Biz sizlere karşı sorumluluk duyuyoruz çünkü sizin atalarınız bizim atalarımızdır.”
Bu yazıyı yazan adam sanki birebir uzaylıları tanıyor gibi yazmış. Ne düşündüğünü ne biliyorsun kardeşim. PEH!
bence uzaylılar çip takıyor bu çok akıl verici bir bilgi mükemmelsiniz
Müslümanlari cinler kacirir, gelismis ülkelerin insanlarini uzaylilar kaciriyor.
Ben, uzaylilari tercih ederim, ne o öyle “cik cik cinler kis kis” filan? 🙂
Hayir, inanmiyorum. Karabastinin, kötü rüyalarin bilinen sebepleri var. Yemek yemeyin yatmadan önce, korku filmi izlemeyin,televizyon-radyo acikken uyumayin, uyusaniz da kulaklariniz sagir olmuyor, duymaya devam ediyorsunuz.
Hayir, hic bir kanit yok bu sacmaliklara