Parapsikoloji Nedir ve Nasıl Yapılır?
Yaşadığımız dünyada bilimin sınırları genişledikçe ve “bilimsel” olarak tanıyıp, kabul ettiğimiz olguların sayısı arttıkça, insanoğlunun kafasındaki sorular azalacağına, giderek çoğalıyor. Bilim, bazı konularda baş döndürücü bir hızla ilerliyor ve bir gün önce öğrendiklerimiz, bir gün sonra eskimiş bir bilgi olarak tüm değerini yitiriyor. Fakat bazı konularda yıllar ya da yüzyıllar geçmesine karşın en temel yanıtlar bile bulunamıyor. Bu dünya oldukça geniş. Duyu Dışı Algılama (ESP), telepati, telekinezi, durugörü, astral seyahat, “ruhlar âlemi”, yeniden dünyaya geldiğine inananlar, bir bakışıyla madeni eşyaları eğip bükebilenler, “el vererek” şifa dağıtanlar… Bu listeyi daha da uzatmak mümkün…
Bu konuları gerçek bir olgu olarak kabul edip nedenlerini, nasıllarını araştırıp yorum getirmeye çalışanlar olduğu kadar, tümüyle reddedenlerin sayısı da oldukça fazladır. Bir de üçüncü bir kategori var ki, bu konulara inanıp inanmadığını kendisi de pek araştırmamış, belki de araştırmaktan çekinmiş kişilerden oluşuyor. Bunlar ilgisiz kalmayı tercih ediyorlar. Reddedenlerin temel nedenleri konusunun bilimsel platforma tam olarak oturmaması ve gözbağcılığına ve hileye son derece açık olmasının yanı sıra, yaşam felsefelerinin de değişik olması. Örneğin, insanı yalnız beden olarak gören ve ölümün toprağa karışmakla biten kesin bir son olduğuna inanan bir kişi için reinkarnasyon, yani yeniden dünyaya gelme olayı, hiç de inandırıcı değildir.
Parapsikoloji Dünyası’nın herhangi bir konusu üzerinde araştırma yapan uzmanlar, küçümsemeler, hatta alaylı bakışlarla karşılanmak pahasına da olsa büyük bir sabırla küçük bilgi kırıntılarını sahtesini gerçeğinden ayırtetmeye çalışarak bir araya getirmeye ve bunlardan bir sonuç çıkarmaya uğraşıyorlar. Onların çalışmaları hiç kuşkusuz bilimin sınırlarını zorlamakta. Üstelik karşılaştıkları zorluklar da yabana atılacak cinsten değil: Gözbağcılığı yaparak buna gerçeküstü bir anlam vermeye çalışanlar, sahte medyumlar, sansasyonel kuramlar uydurarak isim yapmaya çalışanlar… Ancak gerçek olan bir şey varsa, o da bir konuda bilimsel çalışmalar başladıysa, onu hiçbir şeyin durduramayacağı ve bilinmeyenlerle dolu bir dünyada ilerlemenin kaçınılmaz olduğudur.
Bilinmeyenler dünyasına yapılan yolculukta ilk karşılaşılan kavram, parapsikolojidir. Klasik psikolojinin sınırları ötesindeki olguları içeren parapsikoloji (psikoloji ötesi) psikolojinin alanına girmeyen olağan dışı psikolojik deneyimleri kapsar. Bu isim ilk defa 1920’de Dr. J. B. Rhine tarafından, Fransız psikolog Emil Boirac’ın tabirinden uyarlanmıştır. İnsan ruhunda bilip kullandığımız yeteneklerimiz yanında, farkında olmadığımız ve bu yüzden kullanamadığımız birçok yön bulunmaktadır. Telepati ile bir başka insanın düşüncesini okuyabilir, durugörü yoluyla dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenleri televizyon ekranında seyrediyor gibi görüp işitebiliriz. İnsan ruhu, zamanla kayıtlı olmadığı için geçmiş ve geleceği görebilme kabiliyetine sahiptir. Fakat bu tür yetenekler insanların çok azında ileri düzeyde bulunur ve bundan dolayı da bu tür insanlar çok özel bir konuma sahiptirler.
Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği Başkanı Tarık Arıkdal parapsikoloji hakkında şunları söylüyor: ‘İnsanlık tarihi kadar eski ve doğaüstü olarak nitelendirilen olaylar, Batıda 1900’lü yılların başlarında, parapsikoloji adı altında ele alınmaya başlanmıştır. İnsan, fizik ve fizik ötesi bir varlıktır. Bütünün bilgisi parçada, parçanın bilgisi bütünde mevcuttur. Ruhsal varlık da bir ‘ilke varlığı’dır. Varlık özündeki aşkın bilgiyi madde alemlerinde (Dünya) uygulayabilmek için, o alemden kendisine bedenler edinir. Dünya bedeniyle bağlantı kurmasından dolayı, doğal olarak tezahür eden yeteneklerinin bir kısmını işte günümüz parapsikolojisi, duyular dışı algılama genel başlığı altında inceliyor.’
Parapsikoloji yeni bir konu olmayıp, Çin ve Hint gibi eski medeniyetlerde durugörü, yoga, telepati, telekinezi gibi olaylara rastlamak mümkünkür. Esas olarak, ruhsal deneyime dayalı faaliyetlere, İslam tarihinde birçok evliyada da rastlamak mümkün. Bu tür yetenekler insan ruhundaki bazı manevi mekanizmaların çalıştırılması gerçekleşir. Parapsikolojik olaylar, inancı ne olursa olsun, ister Müslüman, ister ateist, her insanda görülebilir. 16.yy’ da İspanya’nın Avila kentinde yaşayan Azize Teresa adında bir rahibenin dua etmeye başladıktan 10 dakika sonra hiç bir şeye tutunmadan havaya yükselebildiği görülmüştür. Aynı şeyi Hint fakirleri de yapabilmektedir. Azize Teresa’nın dua ile sağladığı konsantrasyonu, yogiler meditasyonla gerçekleştirmektedir.
Parapsikoloji Bilim midir?
İnsanın beş duyusunun ötesinde bir algılama kabiliyetine sahip olup olmadığına ilişkin incelemeler 20. yüzyılın başlarında büyük yoğunluk kazandı. 1923’de Amerikalı Psikolog Prof. Dr. J.B. Rhine’in kurduğu laboratuvar bugün dünyanın birçok bilim kuruluşuna kendini kabul ettiren bir dalın ilk tohumlarını atmış oluyordu: Parapsikoloji! Böylece diğer bilim dallarıyla açıklanamayan fakat birçok olayda kendini gösteren paranormal durumlar ve insanın beş duyu dışındaki algılamaları artık bilimsel olarak incelenmeye başlanmış oluyordu. Parapsikoloji, gerek SSCB’de, gerekse Amerika’da birçok üniversitede bir bilim dalı olarak okutulmakta ve bu konuda birçok kuruluş tarafından araştırma yapılmaktadır. California’daki John F. Kennedy Üniversitesi Parapsikoloji Bölümü’nün tanımına göre: “Parapsikoloji canlılar ile bunların çevresi arasında belirli etkilerin bilimsel olarak incelenmesidir.” Rusya, ABD, Çin, Japonya, İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa, İsviçre parapsikoloji araştırma merkezleri bulunan ülkelerdir.
Parapsikolojinin İlgilendiği Alanlar
Duyu Dışı Algılama (ESP), telekinezi, telepati, durugörü, psikometri, astral seyahat, hipnoz ve hipnoz altında ESP, rüyada ESP, levitasyon, alteraskopi, telemnezi, çakralar ve auralar, biyokozmik enerji ve psikotronik bilim, kirlian fotoğrafçılığı, radyestezi ve radyonik bilim parapsikolojik araştırma konularından bazılarıdır.
Dış dünyayı algılarken beş duyumuzu kullanırız. Fakat bazı durumlarda bu beş duyunun dışında da bir algılama gücü olduğunu bazen fark ederiz. Birçok insan bunun farkında değildir. Bazıları da çok az farkındadır. Bu duyusunu istediği zaman kullanabilecek düzeyde kontrol altına alabilenler de vardır. Geleneksel beş duyuyu kullanmadan dış dünyayı algılamaya,“Duyu Dışı İdrak” denir (DDİ). Halk arasında ise bu genellikle altıncı duyu olarak adlandırılır. Bu konuyla ilgili şöyle bir sınırlandırma getirilmiştir. Yaşandığı öne sürülen ve altıncı duyuyla ilgili bir deney şu iki koşula cevap verebilmelidir;
1) Deney, en azından dış dünya hakkında geçerli bir bilgiyi kapsamalıdır.
2) Bilgi, duyu organları ya da mantıksal tümdengelimden başka aracılar yoluyla alınmalıdır.
Altınca duyu temelde iki şekilde oluşur: Durugörü ve Telepati. Aslında bu iki olguyu birbirinden ayırmak bazen oldukça zordur. Fakat genel olarak telepati bir başkasının yaşadığı bir deneyin algılanmasıdır. Durugörü ise objektif olayların, örneğin, görüş alanı dışındaki cisimlerin algılanmasıdır.
Bazı Parapsikoloji Uygulamaları
ABD ve eski Sovyetlerde parapsikoloji konuları istihbarat örgütleri tarafından yoğun bir şekilde araştırılmıştır. 1970’lerde her iki ülkenin gizli servisleri, parapsikolojiyi kullanarak, birçok gizli bilgiyi elde etmişlerdi. 1976’da Sovyet istihbarat servisi KGB içinde Parapsikoloji birimi kuruldu. Amaç parapsikolojik çalışmalar yapmak ve bu yollarla istihbarat toplayıp, rejim aleyhindeki çalışmaları engellemekti. ABD, 2.Dünya Savaşı sonrasında parapsikolojik çalışmalar için 6 milyar dolarlık bir bütçe ayırmıştı. Pentagon’un “Medyum Teknolojik Risk Projesi” adı altında psişik güçleri olan Madam Zodiack’ı kullandığı ve Sovyetlerin denizaltı rotalarını tespit ettiği de yıllarca dile getirilen iddialar arasındaydı. 1970’li yıllarda CIA’ nın bünyesinde hipnoz ve telepati için kullandığı 7000 medyum çalışmaktaydı. Parapsikolog Dr. Moln Ryzl, doğu bloku ülkelerindeki araştırmalarda amaçlanan hedefleri “Parapsikolojiyi casuslukta ve silah olarak orduda kullanmak, telepatik haberleşmeyle başka yıldız sistemlerinde bulunması mümkün akıllı varlıklarla irtibat kurmak, bilimin hızla gelişmesi bakımından haber alma ve bilgi aktarmada yeni yöntemler keşfetmek” olarak özetlemektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren bazı Avrupa ülkelerinde de bu tür çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu ülkelerden biri de eski Çekoslovakya’ dır. 1925 yılında Çek askeri yetkilileri, ordu içinde kullanılmak üzere “Durugörü, Hipnotizma, Manyetizma” adlı bir kitap bastı. Amaç askerleri bu konuda bilgilendirmek ve yeteneği olanlarını keşfetmekti. II. Dünya Savaşı sırasında bazı askerler hipnotize edilerek astral seyahat yoluyla düşman mevzileri ve sayıları hakkında oldukça doğru bilgiler alındı. Bu yolla bazı kayıp askerlerin cesetleri de bulundu. Çekoslovakya’da bu tür parapsikolojik çalışmaların gelişmiş olmasının nedeni ise bu ülkede Orta Çağ’dan gelen çok yaygın bir okült geleneğinin olmasıydı. 1951 yılında Londra’da büyük bir kiliseden, kralların taç giydiği dönemlerde kullanılan 50 kg ağırlığında bir taş çalınmıştı. İngiliz polisi hırsızları bulamadı. Sonunda Belçika’nın Anvers şehrinde yaşayan bir adamdan yardım istediler. Peder Harkos adındaki kişi geldi ve kilisede konsantre oldu. Daha sonra tarif ettiği adresin hırsızların alet satın aldığı dükkan olduğu anlaşıldı. Peder Harkos yeniden konsantre oldu ve hırsızların adreslerini doğru olarak verdi. Yakalanan dört kişi suçlarını itiraf etti.
Kitap Önerileri
1) Parapsikoloji İnsanlar ve Mucizeler Werner Keller
2) Parapsikoloji Hayaletler Önseziler Rüyalar Akıl Dışı Olaylar George Langelaan
Papapsikolji’yi bilmem de Spiritualizim ile ilgili enteresan bir site var.
BİR SPİRİTUALİSTİN DÜNYASI yazın, tarayın
Verdiğiniz bilgiler için çok tesekkur ederim.
konyalı kadir kapıcı diye googlede arayın çokça wep sitesi var duru görü olayları nasıl bilmiş bakın ayrıca konyalı kadir diye facede bay çok hesabta olaylar anlatılmış nasıl bilmiş bakın
evet bence bu adamı devlet kullanması lazım baktim tek tek bilmediği hiç bişey yok