Astronot Tanrıça İnanna!
İnanna, Sümerlerde bereket ve aşk tanrıçasıydı. Sümerler’den sonra ortaya çıkan Babil uygarlığında “İştar” adını aldı. İştar, çoban tanrı “Dumuzi” ile evlendi, bu evlilik sorunlarla geçti ve Dumuzi yeraltına sürgüne gitmek zorunda kaldı. Ama yılda bir defa yeryüzüne çıkarak karısı İştar ile ilişkiye girecek ve yeraltından yerüstüne “yükseldiği” inancı, sonraki binyılların dinlerinde de etkili olacaktı…Akkadca adı İştar olan tanrıça İnanna’nın fiziksel mevcudiyeti ve varlığına dair sayısız yazıtlar, metinler, ilâhîler, kehanetler, dualar ve tarifler vardır. Romalılarca Venüs, Yunanlılarca Afrodit, Kenanlılar ve İbranilerce Astarte, Asurlular ve Babilliler ve Hititler ve diğer kadim halklarca İştar veya Eşdar, Akkad ve Sümerlilerce İnanna veya İnnin veya Ninni diye bilinen ve diğer birçok lâkabı ve sıfatı olan İnanna tüm zamanların Savaş ve Aşk Tanrıçasıydı; hiddetli, güzel bir dişiydi.
Sümer ve Akkad metinleri, Gök ve Yer Tanrılarının, istediklerinde Dünya’dan yükselebilmekte, göklere çıkabilmekte ve Dünya’nın göğünde gidip gelebilmekte oldukları konusunda kadim Yakın Doğu halkının son derece emin olduğu yolunda hiçbir şüpheye yer vermez. İnanna’da olduğu kadar diğer büyük tanrılarda da var olan bu yetenek, tanrıları görmüş olduğumuz gibi, diğer her açıdan antropomorfik kanatlı resmeden kadim ressamlar tarafından sık sık belirtilmiştir. Sayısız betimlemede görülebileceği gibi kanatlar, bedenin bir parçası, yani doğal kanatlar değil, daha ziyade tanrının giysisine takılmış bir süstür.
Birçok kadim metinde çok uzaklara yaptığı yolculuklarından söz edilen İnanna, Aratta’daki ilk uzak bölgesi ile Uruk’taki mekânı arasında gidip gelir. En bilinen yolculuğu, kız kardeşi Ereşkigal’in bölgesi olan Aşağı Dünya’ya yaptığı seyahattir. Bu yolculuk sadece destanlara değil, silindir mühürler üstündeki sanatsal betimlemelere de konu olmuştur. Bu tehlikeli yolculukla ilgili metinler, yolculuğun başlangıcından önce İnanna’nın yedi nesneyi dikkatle kuşandığını ve kız kardeşinin evine giden yedi kapıdan geçtikçe bunları birer birer çıkarışını tarif ederler. Bu yedi nesnenin yapısını ve öneminin ne olduğunu şu ana dek kimse açıklayamamış olmasına karşın, aslında olayı çözecek bulgular ve bilgiler mevcut. 1903’ten 1914’e kadar Asur başkenti Asur’u kazan Walter Andrae ve meslektaşları İştar Tapınağında, tanrıçayı göğsüne ve sırtına yerleştirilmiş çeşitli”tertibatla gösteren yıpranmış bir heykelini buldular. 1934’te Mari’de kazı yapan arkeologlar, toprağa gömülü benzer ama sağlambir heykele rastladılar. Bu, güzel bir kadının gerçek boyutlu bir suretiydi. Sıra dışı başlığı, onun bir tanrıça olduğunu gösterecek biçimde bir çift boynuzla süslenmişti. 4.000 yıllık heykelin çevresinde duran arkeologlar, onun canlı gibi görünüşü karşısında büyülenmişlerdi. Onu Vazolu Tanrıça diye adlandırdılar zira elinde silindirik bir nesne tutmaktaydı.. İnanna’nın hava yolculukları için gereken yedi nesne ile Mari’den çıkarılan heykel arasındaki paralellik kolaylıkla kanıtlanabilir. Kulaklarında “ölçüm pandantiflerini” kulaklıkları boynundaki küçük taş sıralarını veya “zincirlerini”; omuzlarındaki “ikiz taşları”-iki omuz yastığını-; ellerindeki “altın silindir”i ve göğüslerinin üstünden çaprazlama geçen tutucu şeritleri görmekteyiz. Gerçekten de bir “PALA giysisi”ne (“hükümdar kıyafeti”) bürünmüştür ve başında kelime anlamıyla “evrende uzaklara götüren” anlamına gelen bir terim olan ŞU.GAR.RA miğferini taşımaktadır. Tüm bunlar İnanna’nın giysisinin bir havacının veya astronotun giysisi olduğunu göstermektedir.
Andrae önderliğindeki ekip Aşur’daki tapınağında İştar’ın bir başka sıra dışı betimlemesini bulmuştur. Bilinen rölyeflerden ziyade bir duvar heykeli olan betimleme tanrıçayı başına sıkıca yapışan, sanki kendi düz antenleri varmış gibi dışa doğru uzanan “kulaklıklarla” süslü bir miğfer ve yine miğferin bir parçası olan çok belirgin pilot gözlükleri ile göstermektedir.. Kadim metinler tanrıların böyle özel giysileri sadece Dünya’nın göklerindeki uçuşları için değil, daha uzak göklere çıkarlarkende giydiklerini belirtirler.
Kadim metinler ayrıca havacıları göklere kaldırmakta kullanılan bazı araçları da tarif ederler. Gudea’nın belirttiğine göre, “ilâhî kuş” diyarları dolaşmak için yükseldiğinde, “yükselen tuğlalar üstünde parıldardı.” Korunaklı barınak MU.NA.DA.TUR.TUR(“MU’nun sağlam taştan dinlenme yeri”) olarak anlatılıyordu. Yani oval kubbeli, koniye benzer bir nesne olan MU’nun; gerçekten de Büyük Gök ve Yer Tanrılarının tapınaklarının içteki, kutsal barınaklarına yerleştirildiği, neyse ki, kanıtlanmıştır. Günümüzde Lübnan’ın Akdeniz kıyısındaki (İncil’de Gebadiye geçen) Biblos şehrinde bulunan eski bir madenî para, İştar’ın Büyük Tapınağını göstermektedir. Paranın üstünde iki parçalı bir tapınak vardır. Önde sütunlu kapısıyla ana tapınak yapısı yer alır. Onun arkasında ise yüksek, masif bir duvarla saklanmış ve korunan bir iç avlu veya “kutsal alan” bulunur. Bunun yükseltilmiş bir alan olduğu açıktır çünkü ancak birçok basamak çıkarak ulaşılmaktadır. Bu kutsal alanın merkezinde özel bir platform durmaktadır, sanki büyük ağırlığa dayanmak üzere inşa edilmiş kirişli yapısı Eyfel Kulesi’ninkini andırmaktadır. Ve platformda tüm bu güvenlik ve korumaya konu olan nesne durmaktadır: sadece bir MU olabilecek bir nesne.
Çoğu Sümer hece kelimeleri gibi MU da aslî bir anlama sahiptir; “dimdik yükselen anlamı na gelir. Otuz küsur nüansı arasında ise “yüksekler”, ateş , kumanda belli bir dönem ve daha sonraki zamanlarda “kişinin hatırlanacağı şey gibi anlamları da vardır. İnanna/İştar ve Gök Sandalındaki yolculukları ile ilgili bir ilâhî, tanrıların göklerde uzaklara ve yükseklere yol aldıkları aracın MU olduğunu açıkça belirtmektedir. “Göklerin Hanımı: Gök Kıyafetini kuşanır; Korkusuzca göklere doğru yükselir. İnsanların yaşadığı topraklar üstünde MU’su ile uçar. MU’sunda olan Hanım, Göklerin yükseklerine şevkle tırmanır. Tüm dinlenme yerlerinin üstünde MU’su ile uçar”.
Kaynak :12. Gezegen Zecharia Sitchin
sumer tabletlerinde inannanin aqaclarin arxasindan baxdiqi yazilir.bu bir hakikatdir.inannanin daq qabartmasi kaf daqinin eteyinde yerleshen ilisu kentindedir.ilisunun da yerleshdiyi erazi kecmishlerde tilmun adlanmishdir.sumerler ozlerinin tilmundan geldiklerini tash tabletlerde yazmislar.burda butun medeniyyetlere aid kanitlar var.