Havada Durmak Mümkün mü? Havada Asılı Duran İnsanlar
Kuşların uçması, uçakların çalışması, füzelerin uzaya gitmesi gibi, uçmayla ilgili her şey, bilimsel olarak açıklanabiliyor. Fakat bazı insanların alet kullanmadan ve hile yapmadan havaya yükselmelerinin nasıl gerçekleştiği bir türlü anlaşılamıyor. Onlar havadayken yerçekimine ne oluyor? Yoksa, bu İnsanlar yerçekimine karşı koymanın bir yolunu mu buldular?
Her şeyden önce kim bunlar ve neredeler? Akla hemen Uzakdoğu geliyor. Evet Uzakdoğu’da havada durabilen birçok insan var. Fakat işin garip tarafı, havada durma olaylarının en ünlü isimleri hep batıdan çıkmış. Dünya’da havaya yükselme ve havada durma denince, akla hemen bir İskoçyalı gelir: Daniel Dunglas Home.
Daniel’in Rüyası
Daniel Dunglas Home, 1833 yılında, İskoçya” da doğdu. Çocukluğu, ailesinin göç etliği Amerika’da geçti. Zayıf, hastalıklı fakat çok duygusal bir çocuktu. 13 yaşındayken bir gece rüyasında, Edwin adlı arkadaşının öldüğünü gördü. Bu rüya onu çok etkiledi. Hiçbir şey yemiyor, odasından dışarı çıkmıyordu. Edwin, Daniel’in yaz tatili sırasında halasının oturduğu yerde tanımış olduğu bir arkadaşıydı. Annesi, Daniel’in halasına mektup yazdı ve Edwin’in ölüp ölmediğini sordu. Gelen cevap çok çarpıcıydı. Edwin, gerçekten Daniel’in onu rüyasında gördüğü gün ölmüştü…
Bu olaydan sonra ailesi ve yakın çevresinin, Daniel’e olan tutumu değişti. Onun olağanüstü yeteneklere sahip olduğunu kabul ettiler. Daniel de, yaşı ilerledikçe, ruhsal olaylara olan ilgisini artırdı. Ruh çağırma seanslarına katılmaya başladı. Küçük Daniel, artık Daniei Dunglas Home olarak tanınıyordu. Zamanla havada boru uçurulduğu veya masanın havaya kaldırıldığı seansların en çok aranılan adamı oldu.
Home, 1852 yılının sıcak bir ağustos günü Amerika’da Connecticut eyaletinin tanınmış ipek fabrikatörü Ward Cheney’in evinde bir davete katıldı. Ruh çağırma ve eşyaları yerinden oynatma seansı düzenlediler. Bu seans sırasında hiç beklenmedik bir olay oldu. Eşyaları havaya kaldırmaya çalışan Home, birden kendisini havada buldu. Başı tavana değecek gibi yükseldi ve sonra tekrar yere indi. Herkes heyecanlandı ve seansa son verdiler. Konuklar arasında Hartford Times gazetesinin yazı işleri müdürü F.L. Burr de vardı. Burr, yazdığı yazılarda çok şüpheci ve inanmaz bir kişi olarak tanınmıştı. Gazetesinde Home’un havaya yükselişi ile ilgili olarak şunları yazdı:
“Home’un aniden havaya yükselişini ben de yaşadım… O sırada Home’un tam yanındaydım. Önce ayakları yerden 30 cm yükseldi. Baştan aşağı sapır sapır titriyordu. Birkaç kere yerden ayakları kesildi. Son yükselişinde odanın tavanına kadar çıktı. Yere indiğinde hepimiz donakalmıştık. Uzun zaman hiçbir şey konuşamadık…”
Home’un Yaşamı Değişiyor
Bu olaydan sonra Home’un yaşamı aniden değişti. Hemen tüm gazeteler ondan bahsetmeye başladılar. Ona, yerçekimine meydan okuyan adam adını taktılar. Bu gösteriyi tekrarlaması isteniyordu. Home bu kadar yoğun bir ilgiyle karşılaşınca zor durumda kaldı.
Amerika’yı terk ederek Avrupa’ya gitti. Burada da onu rahat bırakmadılar. Etrafına bir anda hayranları toplandı. Home nereye gitse, orada olağanüstü bir olay oluyordu. Onun bulunduğu odada, aniden rüzgâr uğultusu sesi duyuluyor. Ya da tavandan ansızın çiçek demetleri dökülüyordu. Kapılar kendiliğinden açılıp kapanıyor, odanın içinde ateş topları dolaşıyordu. Home, ona inananların ve inanmayanların önünde defalarca havaya yükseldi…
Home 24 m Yükseklikte
16 Aralık 1868 gecesi, Home, Londra’da unutulmaz gösterilerinden birini gerçekleştirdi. Adare Kontu’nun görkemli malikânesinde, Kaptan Wynne ve Lindsay Lordu ile birlikte yemek yedi. Yemek bittikten sonra bahçeye bakan bir odaya geçtiler. Bu dört kişi bîr süre bu odada oturdular. Daha sonra Home sanki kendinden geçer gibi oldu. Aniden yerinden fırladı. Tavana yakın duran bir pencereye kadar yükseldi. Pencereyi açtı ve dışarı çıktı. Diğer üç kişi bir an onun aşağıya atlayacağını sandılar. Oysa o pencereden dışarı uçtu. Hiçbir yere tutunmadan ve değmeden havada hareket etti. Dışarıdan aynı odanın diğer penceresine geldi. Bu pencere açıktı ve Home tekrar odanın içine girdi. Olayı seyreden her üç kişi de hayretten donakalmışlardı. Home dışarıda pencerenin önünde havada bulunduğu sırada, 24 m yükseklikteydi. Eğer o anda düşseydi, büyük bir ihtimalle ölürdü. Ya da sakat kalırdı…
Home’un 24 m yükseklikteki uçuşu bir anda yayıldı. Çünkü tanıklar önemli ve inanılır kişilerdi. Her üç tanık da olayı defalarca anlattı.
Lindsay Lordu’nun söyledikleri şunlar;
“Bay Home, Adare Kontu ve onun kuzeni Kaptan Wynne birlikteydik. Bir an Home bizimle konuşmayı kesti. Bana o anda bizi duymuyor ve görmüyor gibi geldi. Hepimiz ona bakıyorduk. Titreyerek yerden yükseldi. Bulunduğumuz köşkte odaların tavanları hayli yüksekti. Biz onun tavana yükselip ineceğini sandık. Fakat o öyle yapmadı. Yüksekteki pencereye kadar uçtu. Pencereyi açtı ve dışarı çıktı. Bir süre sonra açık olan bir başka pencereden içeri girdi, “pencereler arasındaki uzaklık 2.30 m kadardı. İkisi arasında tutunacak bir çıkıntı yoktu. Hepimiz Home’u dışarıda, pencerenin önünde ve havada gördük. Pencereden içeri girerken, ayakları öndeydi. Hayatımda ilk kez bir adamın uçtuğunu gördüm…”
Home: “Beni Havaya Kaldıran Ruhlardır”
Home aynı zamanda bir medyumdu. Sayısız ruh çağırma seansında bulundu. Bu seanslara katılan çok sayıda kişi, onun ruhlarla çok kolaylıkla ilişki kurabildiğini anlattı. Home, onu havaya yükselten ve havada tutan gücün ruhlar olduğunu kabul ediyordu: “Havaya her yükselişimde görünmeyen bir kuvvet tarafından yukarıya çekiliyormuşum gibi bir his yaşadım. Bu kuvvet ruhlardan geliyor. Ben bu kuvvetin varlığına daima inandım ve ona güvendim. Bu yüzden ne kadar yükseğe çıkarılırsam çıkarılayım, hiçbir zaman korkmadım…”
16. Yüzyıldan Bir Örnek: Azize Teresa
Havaya yükselmeyi ya da havada durmayı gercekleştırebilen insanların çok eski zamanlardan beri var olduğu biliniyor. Fakat ne yazık ki, bunların çoğu yazılı kaynaklara geçmiş değil..
16. yüzyılda yaşamış olan İspanyol rahibesi Azize Teresa’nın durumu farklı. Çünkü bu rahibe çok sayıda ve değişik tanıkların önünde havaya yükselmiş. Eski ve yeni birçok kitapta ondan bahsediliyor. Teresa’nın özelliği, kendi isteği dışında havaya yükselmesi. Hatta birçok defa havalanacağını hissettiğinde, diğer rahibelerden kendisini tutmalarını istemiş. İşte onun anlattıkları:
“Havaya yükselme hissi geldiğinde neyapacağımı şaşırıyordum. Karşı koymaya çalıştığımda ayaklarımın altından gelen büyük bir güçle havaya inliyordum. Ya da kaldırılıyordum…İtiraf etmeliyim ki, korkuyordum. İnsan havaya yükselirken çok tuhaf bir duyguya kendini kaptırıyor. Bedeninin değilde ruhunun varlığını hissediyor. Çok garip bir duygu bu… Havada bulunduğum sırada, hiçbir zaman kendimden geçmedim. Yükselmenin ilk anında çok heyecanlanıyordum. Fakat sonra rahatlıyordum. Bedenimi su üzerinde yüzen ağırlıksız bir şamandıra gibi hissediyordum. Yere indikten sonra bile bir süre bana ağırlığım kaybolmuş gibi geliyordu…”
Aziz Joseph
Aziz Joseph 17- yüzyılda yaşamış bir italyan din adamıydı. 1603 yılında Apulia”da dünyaya geldi. Çocukluğundan itibaren çok hassas ve duyarlıklı bir yapıya sahipti. Genç yaşında kendini dine adadı. Çok soğuk günlerde üzerine incecik elbiseler giyiyor, âdeta yemeden içmeden yaşıyordu.Bu dünyanın, çile doldurma yeri olduğuna inanıyordu. Birçok defa kendini kırbaçlattı. Rahip olduğunda 22 yaşındaydı. Fakat rahipliği sırasında üstleri için büyük sorun oldu. Bir pazar ayininde aniden havaya yükseldi. Mumların yandığı kutsal bölmeye doğru uçtu. Yanan mumların içine düştü. Her yanı çok kötü bir biçimde yandı. Aynı zamanda ayinin yarıda kesilmesine neden oldu.
Joseph’in havaya uçuşları devam etti. Duygulandığı veya heyecanlandığı zamanlarda, aniden balon gibi havaya yükseliyordu. Onun uçtuğunu gören insanların sayısı gittikçe artıyordu. Halk onu bir rahipten çok sihirbaza ya da büyücüye benzetiyordu. Kilise yönetimi bu durumdan rahatsız oldu. Ona bir manastırda görev verdiler ve halktan uzakta yaşamasını sağladılar.
Manastırda kaldığı sırada da havaya uçmaları devam etti. Bir gün bahçede bir keşişle dolaşırken ansızın havalandı. Yüksekçe bir zeytin ağacının tepesine kondu. Fakat bir türlü aşağıya doğru uçup yere inemiyordu. Bir merdivenin yardımıyla aşağı indirildi. Rahip Joseph’in kilise içindeki durumu tekrar sarsıldı. Onun üstünlüğünü çekemeyenler vardı. Bir şarlatan olduğunu, kiliseden atılması gerektiğini ileri sürenler oldu. Fakat bir gün Papa XVIII. Urban ve yanındaki iki kardinalin Joseph’in havalanmasını görmesi ile durumu değişti. Papa onun rahat bırakılmasını istedi. Joseph’in havalanışının Tanrı’nın hikmeti olduğu kabul edildi.
Hint Fakiri Subbayah Pullavar
Hintli Yogi Subbayah Pullavar’ın havaya kalkmasını gösteren fotoğraflar İngiltere’de yayınlanan Resimli Londra Haberleri dergisinin 6 Haziran 1936 günkü sayısında yer almıştı.
Olayın Avrupalı tanığı P.Y. Plunkett, sahneyi şöyle anlatmaktadır:
“12.30 sularıydı. Güneş tam tepemizdeydi. Gösteriyi yapacak Subbayah Pullavar sessizce yanımda duruyordu. Uzun saçlı, sarkık bıyıklı, vahşi bakışlıydı. Bizi selamladı. Bir süre sohbet ettik. Ailesinin daha önceki kuşakları gibi, o da, 20 yıldan beri yoganın havada durma denen bu özel dalını uyguluyormuş. Gösterinin fotoğraflarını çekmek için kendisinden islediğimiz izni seve seve verdi…”
Pullavar törensel hazırlıklarına başlarken, Plunkett 150 kadar tanık topladı. Havada durma gösterisinin yapılacağı çadırın çevresine sular döküldü. İzleyicilerden deri altlı ayakkabılarını çıkarmaları istendi ve Pullavar tek başına çadıra girdi. Birkaç dakika sonra yardımcıları çadırı kaldırdılar. İzleyiciler akıl almaz bir olayla karşı karşıya kaldılar. Hini fakiri izleyicilerin ortasında, havada duruyordu…
Plunkett ile diğer bir tanık, olayı incelemek için Hintlinin yanına geldiler. Fakir, yerden 1 metre kadar yüksekte, havada duruyordu. Elinde tuttuğu kumaş saplı sopasına dayanıyordu. Ancak, sopası ana destek değildi. Yalnızca denge sağlıyordu. Plunkett ile arkadaşı, Subbayah Pullavar’ın altındaki ve üstündeki boşluğu incelediler. Burada ne bir ip, ne de görülebilir başka bir araç buldular.
Yogi trans halindeydi. Yani tamamıyla kendinden geçmişti. Tanıyanlar, onun donakalarak transa geçtiğini, ileri sürdü. Fotoğraflar 4 dakikalık gösteri boyunca çeşitli açılardan çekildi. Sonra yeniden fakirin çevresinde çadır kurdular. Yere inme çok özeldi. Yine de, ince çadır duvarları arasında Plunkett, buna tanıklık etmeyi başardı.
Plunkett yere inişi şöyle anlatıyor:
“Bir dakika kadar sonra yogi, sallanır gibi oldu. Yatay bir konuma gelinceye kadar, yavaş yavaş inmeye başladı. Sopanın tepesinden yere 1 metrelik mesafeyi inmesi beş dakika sürdü…” Yoginin vücudu soğuk su dökülerek ovuldu. 5 dakika sonra transtan çıktı. Kollarını ve bacaklarını yeniden bütün gücüyle kullanmaya başladı.
Son Yorumlar