UFO’lar Gerçekten Var mı?
UFO’lar yani tanımlanamayan uçan cisimler ve uzaylılar senelerdir insanlığı meşgul ediyor. Birçok kişi için uzaylıların varlığı en merak uyandırıcı, en gizemli konuların başında geliyor. UFO’lar İngilizcede “flying saucer” (uçan çay tabağı) olarak da bilinir. Bunun sebebi ilk ünlü UFO vakası olarak kayıtlara geçen ve 1947 yılında ABD’de meydana gelen bir olaydır. İş adamı Kenneth Arnold özel, küçük uçağı ile Rainier Dağı civarında uçarken, 9 tane, “hilal şeklinde” uçan nesne gördüğünü ve “nesnelerin suda sektirilen çay tabakları gibi hareket ettiğini” söyledi. Haberi yayımlayan gazete hatalı olarak “nesnelerin çay tabağı (saucer) şeklinde olduğunu” yazdı ve “flying saucer” adı yerleşti.
Asırlardır insanlar, havada uçan tanımlayamadıkları cisimler gördüklerini iddia ediyor, bazıları ise daha da ileri giderek dünya dışı yaşam formları tarafından kaçırıldığını söylüyor. ABD’nin New Mexico eyaletindeki Roswell kasabasında 4 Temmuz 1947 günü yaşanan kazayla ilgili olaylar ise, tarihin en önemli UFO vakalarından biri olarak kabul edilir. İddiaya göre, 4 Temmuz 1947’den Roswell kasabasına bir UFO düştü ve enkazında 3 uzaylının cesedi bulundu. Ancak UFO’nun enkazı ve uzaylı mürettebatının bedenleri olayı haber alan ordu tarafından hemen kaldırıldı. 1947’de New Mexico’nun Roswell Kasabası, askeri üs yakınındaki çöle UFO düştüğü haberlerinden sonra büyük üne kavuşmuştu. Gazeteler o dönem, “Hava Kuvvetleri, uçan daire yakaladı” manşetleriyle çıkmıştı. Fakat ertesi gün ABD Ordusu bu haberi yalanlayarak uçan daire denen cismin bir meteoroloji balonu olduğunu açıklamıştı.
Roswell yakınlarındaki arazide bir enkaz fark eden çiftçi William Mac Brazel durumu askeri yetkililere bildirir. İlk açıklamayı hava üssünden teğmen Walter Haut yaptı ve bir uçan daire enkazı ele geçirdiklerini açıkladı. Ancak çok geçmeden yetkililer cismin sadece bir meteoroloji balonu olduğunu belirtti. Basın toplantısında da gazetecilere meteoroloji balonundan bazı kalıntılar gösterildi. Fakat bölge halkı ve olaya el koyup daha sonradan emekli olan subayların da olduğu bazı tanıklar meteoroloji balonu diye açıklanan cismin gerçekte UFO olduğunu, gazetecilere gösterilenlerin gerçek kalıntılar olmadığını iddia etti. Enkazdan dört dünya dışı varlığın çıktığı, üçünün olay yerinde, birinin de bir süre yaralı olarak yaşadıktan sonra öldüğü; otopsi yapıldığı hatta ABD ordusunun birçok teknolojiyi bu olayda ele geçen dünya dışı uzay mekiğinden aldığı öne sürülen iddialar arasındaydı. Jesse Marcel, seneler sonra, 1978’te konuştu: “Bir meteoroloji balonu olmadığı gibi uçak ya da misil de değildi. Yanıcı bir madde değildi. Ağırlığı yok gibiydi. Kalınlığı bir sigara paketi folyosu kadardı. Parçaları eğmeye çalıştım fakat olmadı. Hatta balyozla vurarak içinde bir çukur açmayı bile denedik ama başaramadık”. Bir diğer tanıksa olaydaki resmi yetkililerden Albay Philip Corso’ydu. 1997 yılında “The Day After Roswell” (Roswell’in Ertesi) adlı kitabında Amerikan ordusu ve hükümetin bu olayı nasıl örtbas ettiğini yazdı.
1974’de, CIA Özel Operasyonlar Daire Yöneticilerinden Victor Marchetti, “CİA ve Bilgi Kültürü” adlı bir kitap yayınladı. Marchetti ABD Hükümetinin dünya dışı canlılarla olan ilişkisini gizlediğini öne sürüyordu. En çarpıcısı ise, Ulusal Güvenlik Örgütü´nin uzun zamandan beri dünya dışından gelen elektronik zeki sinyalleri değerlendirdiği ve ilişki kurulduğu iddiasıydı. ABD Hava Kuvvetleri’nin UFO bulduğuna dair 1947 yılından beri iddia edilen ünlü Roswell olayıyla ilgili önemli bir gelişme yaşandı. FBI’ın yeni yayımladığı arşivlerinde, bir ajanın konuyla ilgili raporunda, “ABD Hava Kuvvetleri, uzaydan gelen üç uçan dairenin New Mexico’ya indiğini doğruladı” deniliyor. The Vault’dan ulaşılabilinen belgelerin birinde, 1950 yılında görev yapan FBI ajanı Guy Hottel’ın, UFO notları yer alıyor. “Flying Saucers” isimli notta ajan Hottel, Hava Kuvvetleri’nden bir müfettişin uzaydan gelen üç uçan dairenin ABD’nin New Mexico eyaletine iniş yaptığını aktardığını belirtiyor.
1980 yılında National Enquirer Gazetesi’nin binbaşı Jesse Marcel’in açıklamalarını yayımlamasıyla Roswell olayıyla ilgili yeni tanıklıklar da birer birer ortaya çıkmaya başladı. Örneğin bu tanıklıklara göre, o dönemde Dünya-dışı enkazın parçalarını yeniden birleştirmeye ve hatta uzaylıların kadavrası üzerinde otopsi yapmaya yönelik bir askerî operasyon yapılmıştı. 27 Mayıs 1995 tarihinde Londra Müzesi’nde bir basın toplantısı yapan İngiliz televizyon yapımcısı Ray Santilli ABD ordu istihbarat birimlerine ait olduğunu açıkladığı bazı filmleri kamuya sundu. 1947 yılındaki Roswell UFO kazası sonrasında çekildiği öne sürülen ve 90 dakikadan fazla süren bu filmler, bazı insansılara yapılan otopsi sahnelerini içeriyordu. Santilli filmleri, ordu için çektiği filmlerin bir kopyasını da kendisine saklayan ordu fotoğrafçısı Jack Barnett’ten elde etmişti. Film önce BBC aracılığıyla dünyaya gösterildi; daha sonra çeşitli televizyon kanallarında yayınlanıp, çeşitli dergilere kapak oldu.Anlatılanlara göre, dünyadışı canlıların boyu bir metre civarında, insana benziyorlar ancak başları büyük ve gözleri çok iri ve gözbebeksiz siyah. Bu da yaşadıkları özgün ortamda ışığın az olduğunu gösteriyor. Dudakları yok gibi, ince uzun kolları ve dört parmaklı elleri var. Otopside yeralan bir hemşire, kemiklerinin tahtaya benzediğini söyledi. Ortaya çıkan otopsi görüntüleri üzerinde ordu kaynakları otopsideki görüntülerin sadece maketlerden ibaret olduğunu gerçeklikle ilgisi olmadığını açıkladılar.
Federal Araştırma Bürosu (FBI) 1950 yılında, New Mexico’’ya düşen bir uzay mekiği hakkında hazırlanan özel raporunu 61 yıl sonra yayınladı. Yıllardır varlığı reddedilen uçan daire hakkında yayınlanan raporda, uzaylıların boyu, mekiğin şekli ve boyutu gibi en ince ayrıntılara yer verildi. Washington’da, gizli ajan olarak görev yapan Guy Hottel’in hazırladığı raporda “New Mexico’da üç uzay mekiği ele geçirildi” açıklaması yapıldı. 22 Mart 1950 tarihli belgede “Uçan cisimler ortaları yükselen birer daire şeklinde tanımlanabilir. Cismin çapı 15 metre. Her araçta insan vücuduna benzer üç ceset bulduk. Bulunanlar 90 santimetre boyunda ve metalik kıyafetler giyiyor. Her birinin vücudu pilotların giydiği kıyafetlere benzer bandajlarla kaplı.” ifadeleri yer aldı.
51. Bölge, Las Vegas’ın 153 km kuzeyinde. 1947 yılında Roswell’e düştüğü iddia edilen UFO’nun burada tutulduğu, otopsilerin de burada yapıldığı öne sürülüyor. ABD’li bilim adamı Boyd Bushman ölmeden önce kendini kayıt altına almış ve o kayıtlarda uzaylıların fotoğraflarını elinde tutmaktadır. Bushman, ABD’li yetkililer tarafından sürekli inkar edilen 51. Bölge merkezini gördüğünü ve orada uzaylıların yapısı ile ilgili çalışmalar yapan bir grup bilim adamının varlığına şahit olduğunu açıklamıştır. Bushman çekilen fotoğrafları kanıt olarak göstererek kayıt altına aldığı videoda 51.Bölge merkezinde ele geçirilen uzaylıların iki tür olduğuna söyledi. Uzun parmaklara ve perdeli ayaklara sahip olanların “Quintumnia” adlı bir gezegenden dünyaya geldiklerini belirten Bushman Nevada’daki üste çalışanların bunları iki gruba ayırmasının sebebi olarak da birinin dünyalılara daha yakın olduğunu diğer grubun ise daha düşmanca bir tavır gösterdiğini belirtti. Bushman’ın sözettiği bu uzaylıların gezegeni 68,000 ışık yılı uzaklıkta, dünyaya yolculuk süreleri ise yalnızca 45 dakika. Bu da uzaylıların ışık hızında yolculuk yapmada ileri düzeyde teknolojiye sahip olduklarını gösteriyor. Dünyayı ziyaret etmek için 11.5 metre çapında dairesel şekilde uzay araçları kullandıyorlar. Bushman 51. bölgedeki uzaylıların 230 dünya yaşında olduklarını söyledi. Boyları 1.5 metreden fazla değil. Ayak parmakları 5 perdeli ve parmakları insanlardan %30 daha uzun. Ama insana oldukça benziyorlar başları, boyun,büst ve iki el ve beşer parmakları bulunuyor. Diğer herşey ise oldukça farklı.
UFO’larla ilgili iddialar çok eski zamanlardan beri yapılmaktadır. Kimi ufologlara göre, Altamira Mağarası’ndakiler ya da Cougnac’taki Lot (Pech-Merle) Mağarası’ndaki tasvirler UFO’ları işaret ediyor olabilir. Tassili freskleri gibi bazı resim ya da heykelcikler 20. yüzyıldaki raporlarda betimlenen uzaylı tasvirleriyle benzerlik taşımaktadır. Bunlar bazı ufologlar göre, UFO fenomeninin insanoğlu hava araçlarını icat etmeden önce de var olduğunun bir kanıtıdır. MÖ 1450’ye doğru, firavun III. Tutmosis’in tahtta olduğu döneme ait bir betimlemede, gökte güneşten daha parlak ateşten halkalar”ın gözlemlendikleri, eni 5 m.’yi bulan bu cisimlerin birkaç gün boyunca belirdikleri ve gökte yükselerek kayboldukları anlatılır. Romalı yazar Julius Obsequens MÖ 99 yılında “Tarquinia’da güneşin batışı sırasında küre gibi bir yuvarlak nesne gökte batıdan doğuya doğru yol aldı” diye yazmıştır. 14 Nisan 1561’de Almanya semalarında adeta bir hava savaşı yapılıyormuşçasına hareketlerde bulunan birçok cisim gözlemlendi. Bu olay Hans Glaser tarafından tahta üzerine işlenmiş gravürle tasvir edilmiştir. Silindir biçimli büyük cisimlerden küre ve daire biçimli küçük cisimlerin çıktığı gözlemlenmişti. 9.Yüzyıl: Fransa, Lyon Başpiskoposluğu el yazmaları: “Magonia bölgesinde gökte gemiye benzer cisimler görüldü ve yere indiler. Meyve ağaçlarının ve mısır tarlalarının yanındaydılar, sonra meyvelerin ağaçlardan yokoldukları ve mısırların yanmış oldukları görüldü. Herkes evlerine kaçıştı, ertesi gün aynı yerde bir kadının ve üç adamın ölüleri bulundu.” Yıl 1211: İngiltere Tilbury kilise kayıtları: “Bir pazar günü, halk pazar ayininden çıkarken, gökte dev bir cisim görüldü, yuvarlaktı ve üstünde asa gibi çıkıntı vardı, altından ipe benzer parlak birşey sarkıyordu ve üzerinde bir adam vardı. İp yere kadar indi ve adam kilisenin karşısındaki gölün yanında yere atladı, halk panik içindeydi, kadınlar kiliseye kaçarlarken, erkekler taş ve sopalarla saldırdılar ama gökten inen adam hızla yine parlak ipe gitti ve bir anda cisme doğru yükselerek içinde kayboldu sonra cisim bir anda yokoldu.”
Erich von Däniken’in “Chariots of the Gods” (Tanrıların Arabaları) adlı kitabının 1970 yılında yayımlanması büyük ses getirmiştir. Yazar, kitabında Dünya-dışı zeki varlıkların dünyayı binlerce senedir ziyaret ettiğini iddia ediyor ve bu görüşlerini çeşitli arkeolojik örneklerle ve çözülememiş sırlarla desteklemeye çalışıyordu. Bu görüşler birçok yazara öncülük işlevi gördü ve bunlardan bazıları Kitab-ı Mukaddes’teki bazı bölümleri Dünya-dışı temasların olabileceği düşüncesinden hareket ederek ele aldılar. Bu tür görüşlerden çoğu biyolojideki insanın evrimi kavramını Dünya-dışı müdahalelerle açıklamaya eğilimliydi. Bu tür bir düşünce, 2001: Bir Uzay Destanı filminde işlendi. 1950’li yıllardan beri UFO fenomeniyle ilgili, “temas grupları” olarak da bilinen mistik tarikatlerin ortaya çıktığı görülmüştür. Bu tür gruplar genellikle semavi varlıklarla veya uzaylılarla doğrudan ya da dolaylı olarak iletişim halinde olduğunu iddia eden bir lider çevresine toplanmış müritlerden oluşmaktadır. Günümüzde, bu tür “temas tarikatları” Hıristiyanlık unsurlarının ve Doğu dinleri unsurlarının uzaylıların dünyalılar’a karşı iyi dilekli oluşu”ndan yola çıkan düşüncelerle bağdaştırıldığı bir dünya görüşüne sahiptir.
UFO’larla ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Öylesine büyük ve sınırsız bir evrende bulunuyoruz ki, bilinen teorik ya da pratik tüm hız teknikleri ve olasılıkları dahi uzayda bir yerden bir yere gitmeye yeterli değildir. Işık hızı dahi evrende yol almak için yeterli değildir. Işık hızı ötesi hız yöntemleri yani düşünce hızı, transportasyon yani ışınlama veya hiperuzay yani uzay altı yaklaşımları ya da teorik olarak varlıkları bilinen kara deliklerin kullanılması henüz spekülatif bile değildir. Bu durumda geriye tek bir ihtimal kalır, o da bizim hayal ufkumuzda dahi olmayan hiç düşünülmedik bir tekniğin varolmasıdır. Bir görüşe göre uzaylılar bizim dışımızdaki bir boyuttan gelmekteler. Belki de aynı gezegenin üzerinde yaşıyoruz. Ama farklı zaman ve mekanlardayız. Kendilerini gizlemeleri ise, bizim boyutlararası geçiş tekniğini öğrenmememiz için olabilir. Diğer bir görüşe göre UFO´ların ve içindekilerin çok uzak bir gelecekteki bizler olduğumuzdur. Yani zaman yolculuğunu çözümleyen geleceğin insanlarıdırlar. Açıkça ortaya çıkmamaları ise, tarihi değiştirmemek yani geleceği etkilememek için olabilir. Çünkü biz onların geçmişiyiz. Psikolojinin önemli isimlerinden Carl G.Jung´un yaklaşımı ise farklıdır. UFO´lar bizim olmasını istediğimiz bilinçdışı ya da altı zihinsel ürünlerdir, işte bu nedenle insansı özellikler taşırlar. Yani yaşanan olaylar insanların yarattıkları düşünce formlarıdırlar. Bir diğer anlamda ise, UFO´lar insanların sosyal baskılara ve sürekli kötüye giden dünyaya karşı psikolojik olarak üretilen kurtarıcı düşüncelerdir. Son ihtimal ise UFO’ların aslında doğanın bize oynadığı bir oyun olması, yani UFO´lar atmosferin y da iç uzayın henüz tanımlayamadığımız özellikleridir.
UFO fenomeniyle ilgili devletlerin çeşitli organlarınca ve inceleme kurumlarınca sürdürülen resmî bilimsel incelemelerde bulunulmuştur. Condon Raporu gibi bazı resmî incelemeler bu konudaki araştırmaların bilimi geliştirecek bir yanı olmadığı şeklinde sonuca varırken, GEPAN’ın incelemeleri gibi bazı incelemelerde, nötr kalma tercih edilmiş ve bu tür karmaşık olayların açıklanmasında bilimsel incelemelerin devam etmesi tavsiye edilmiştir. COMETA Raporu ve Estimate of the situation Raporu gibi, az sayıdaki bazı özel ve resmî incelemelerde ise varılan sonuçlarda “Dünya-dışı canlılar hipotezi”nin lehinde görüş belirtilmiş ve devletlerin resmî tavırları ve bilimsel topluluk eleştirilmiştir.
Geniş kitlelerce yapılan birçok UFO gözlemi vardır. Belçika UFO Akını,Mexico UFO Akını ve Los Angeles Savaşı kitlesel UFO gözlemlerine örnek olarak gösterilebilir. Fransa’daki bazı UFO olayları da GEIPAN tarafından listelenir ve bu listedeki kitlesel UFO gözlemlerinden biri Aldudes Olayı olarak bilinen, Aquitaine’de 2 Şubat 1985’te yapılan UFO gözlemidir. Kalabalık bir insan topluluğu tarafından görülen bu UFO, ışıklı olup beyaz, kırmızı ve yeşil renklerde ışıklar saçıyordu. Fransa’daki bir başka kitlesel gözlem Vaucluse Olayı veya Hautes-Pyrénées Olayı olarak bilinir. UFO gözlemine tanık olan bazı insanlar UFO gözlemleri sırasında veya UFO gittikten sonra baş ağrıları, ses kaynağı olmadığı halde birtakım sesler duyma, mide bulanması, deri ve kornea yanıkları ve “geçici felç” gibi bazı fiziksel etkilere maruz kaldıklarını söylemişlerdir. Ayrıca radyoaktif zehirlenme geçirenler de olmuştur.
ABD Merkezi İstihbarat Dairesi, UFO’larla ilgili gizliliği kaldırılmış birçok belgeyi paylaşıma açtı. Söz konusu belgeler, CIA’in 1978’deki UFO ve uzaylılarla ilgili yaptığı araştırmadaki binlerce belgeyi içeriyor. Bu belgelerin önemli kısmı ise 1940’lı ve 1950’li yıllara ait. “Doğu Almanya’da, 1952 yılında, 15 metre çapında bir UFO görüldüğüne dair belge”, “11 Ağustos’ta CIA’de uçan daireler üzerine yapılan bir toplantı tutanağı”, “1952’de Kuzey Afrika ve İspanya’da ‘uçan dairelerin’ rapor edilmesine dair bir belge”, “1 Ağustos 1952’de hazırlanmış ‘uçan daireler’ raporu” ve yine 1952 yılına ait “Kongo Uranyum madenlerinde ‘uçan daireler’ görüldüğüne dair rapor”, “14-17 Ocak 1953 tarihli Tanımlanamayan Uçan Cisimler Üzerine Bilimsel Danışma Paneli”, “15 Mart 1949 tarihli Uçan Daireler üzerine Resmi Duyuru”, “2 Ekim 1952 tarihli CIA Başkanı’na sunulan Uçan Daire Raporu”, “3 Aralık 1952 tarihli Uçan Daire Kayıtları Raporu.”gibi belgeler paylaşıldı.
Son Yorumlar