Yılan Saçlı Kadın Medusa
Şair Ovidius’a göre Tanrıça Athena’nın rahibelerinden biri olan Medusa, göreni büyüleyecek güzellikte bir kızmış. Su ve deniz tanrısı Poseidon onu görür görmez âşık olmuş. Poseidon Medusaya olan tutkusuna yenik düşer ve bir gün gizlice girdiği sevgilisi Athena’nın tapınağında Medusa’ya zorla sahip olur. Athena, Poseidon’un bu yaptığı karşısında kendisini aşağılanmış hisseder. Bu hissi önce derin bir kıskançlığa, sonra da büyük bir nefrete dönüşür. Medusa’yı çok acı bir şekilde cezalandırmaya karar verir ve genç kızın saçlarını yılana dönüştürür. Medusa artık öyle çirkinmiş ki yüzüne, gözlerine bakanlar taş kesiliyormuş. Bu yüzden Antik dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak için Medusa kabartmaları ve resimleri kullanılmıştır.
Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavara verilen isimdir. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir. Perseus, Graeae’nin ona verdiği ayna ile Medusa’ya bakabilmiş ve böylece kafasını taşa dönüşmeden kesebilmiştir. Diğer kaynaklar ise Hermes`in ona verdiği orak ve Athena`nın verdiği ayna ya da kalkan ile onu öldürdüğünü söyler. Kafasını kestikten sonra Medusa’nın boynundan denize sıçrayan iki damla kandan Chrisaor ve Pegasus’un doğduğuna inanılır. Bazı kaynaklar ise Medusa’nın boynundan fışkıran her bir kan damlasının yılanlara dönüştüğünü belirtmektedir.
Perseus, Medusa’nın kesik başını Athena`ya verir ve Athena da onu kalkanına yerleştirir. İki damla kanını Kral Erichthonius’a verir. Bu iki damla kandan biri öldürücü zehir, diğeri ise panzehirdir. Medusa figürlerinden birisi Didim Apollon Tapınağı bahçesinde girişte sağ tarafta bulunmaktadır. İki tanesi de İstanbul Yerebatan Sarnıcı’ da bulunmaktadır. Yerebatan Sarnıcındaki iki Medusa başından biri ters diğeri yan olarak sütun kaidelerine yerleştirilmiştir.
Mitolojiden Osmanlı’ya
1456’da Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna, Venedik’ten bir heyet gelir ve görüşme talep ederler. Fatih heyetle görüşmesi için vezirini görevlendirir. Görüşmenin konusu Yerebatan Sarnıcı’nda bulunan hazineyle ilgilidir. Ancak heyettekiler hazinenin yerini söylemez. Hazinenin yerini, sadece Padişah’a söyleyeceklerini belirtirler ve yeniden Padişah’tan görüşme isteğinde bulunurlar. Fatih heyetten bir temsilci ile görüşmeyi kabul etmesi üzerine temsilci huzura çıkar ve Yerebatan Sarnıcı’nda bulunan özel olarak yapılmış bir lahdin içindeki cesedin kendilerine verilmesini talep eder. Fatih Sultan Mehmet’in bu lahdin çıkarılmasına izin verip vermediği hakkında bilgi bulunmamakla birlikte bu olayın gizemi 2. Abdülhamid’a kadar uzanır. Abdülhamid Han bu konuyu incelettirir ve lahdin çıkarılmasına karar verir. Araştırmalar sunucunda lahit bulunur. 2. Abdülhamid Han’ın huzurunda, tonlarca ağırlıktaki lahdin kapağı indirilir ve içinde görenleri dehşete düşüren bir yaratık olduğu görülür. İnsan başına benzeyen, kıvrımlı dev bir yılan gibi, mumyalanmış, ancak bozulmaya başlamış bir yaratık. Abdülhamid Han lahdin derhal korunmaya alınmasını ve içindeki yaratığın kimseye anlatılmamasını emreder. Lahit, ortaya çıkarılacak ama içindeki yaratık gizlenecektir. Bu yaratığın ne olduğunu anlamak için yurt dışından bir bilim adamı getirilir. Cesedi inceleyen biyolog dehşete düşer ve şöyle bir rapor hazırlar: ‘Bu bozulmaya başlamış olan, dev görünümlü, insan başına benzeyen, yılan gibi kıvrılmış bu yaratık, muhtemelen dinozor çağından kalan dev bir yılan veya dinozora benzeyen bir yaratık…’. (Konuyla ilgili bir diğer husus ise, lahdin yerini ve sırrını bilen paganist bir tarikatın asırlarca orada ayin yapmalarıdır. Tarikat, lahit ile ilgili sırrı kendi mensuplarına lahitteki yaratığın cesedi göstererek veriyorlardı). Lahit boş olarak Fatih Camii’nin avlusuna törenle gömülür ve Abdülhamid Han’ın emriyle lahdin resmi çekilip o dönemde yayın yapan “Resimli Gazeta” da yayınlanır. Lahitin bundan sonra ne olduğu ise bilinmemektedir.
gerçekten garip bilgiler
Sultan Abdülhamit Han’ın bilgidi haricinde mi lahit ceset siz gömülmüş