Uzaylıların Varlığı Neden Gizleniyor?
Sirius UFO ve Uzay Araştırmaları Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan dünya dışı varlıkların insanlardan gizlenmelerinin nedenlerini açıkladı: “Dünyayı yönetenler, uzaylılar ve UFO’larla ilgili gizlenen dosyaları deşifre etmeme nedenlerinin kamuda panik yaratmamak adına olduğunu söylüyorlar. Asıl neden ise dünyadaki mevcut yönetim sistemlerinin ve enerji kaynaklarının değişmesinden korkmaları. Çünkü bizden çok daha ileride oldukları açıklandığında tabii kamu birçok şeyi sorgulamaya başlayacak. Nereden geldiklerini, yönetim sistemlerini, para kullanıp kullanmadıklarını, inanç sistemlerini vs… Bu da tabii ciddi bir değişime götürecek dünya insanını. Çünkü mevcut sistem baktığımız zaman dünyada belli bir denge var ama bu denge huzur ve mutluluk getirmedi. Dünyayı yöneten politik sistemler içi çökmüş, çürümüş vaziyette. Enerji kaynakları deseniz öyle… Hâlâ doğayı yok ediyoruz. Alternatif enerji kaynakları üzerinde gizil çalışmalar olmasına rağmen bunlar deşifre edilmiyor. Yani aslında dünya insanının çoğu pek mutlu değil. Bir değişim gerekiyor. Bunu yapacak iki şey var: NASA ve evrende başka zeki varlıkların yaşadığı bilgisi… NASA dünyaya meteor düşecek ve birkaç ay sonra dünyanın yarısı yok olacak şeklinde bir açıklama yaparsa bu dünyayı bir araya getirecek bir haber olur. Bir anda ülkeler arası işbirliği başlar “Biz bu tehlikeyi nasıl bertaraf ederiz?” diye. Böyle bir risk şu anda yok. Dünyaya bir meteorun çarpması 2070’lerde öngörülüyor. Geriye bir tek şey kalıyor, evrende başka zeki varlıkların yaşadığı bilgisi… Bence bu bilgi açıklanırsa dünyada yaşayan birçok ırkı, ulusu bir araya getirecek, birleştirecek. Mezhep, ırk ayrımını yok olacak. Çünkü dünyayı yöneten güçler, başka gezegenlerin ve başka zeki varlıkların yaşadığını açıklarsa biz de dünya toplumunu temsil edeceğiz. Dünyalı olduğumuzu idrak edeceğiz. Aslında bu olumlu yönde bir gelişme. Hal böyle olunca da dünya dışı zeki varlıklar, dünya insanını bir araya geldiğini ve gelişme yolunda önemli adımlar attığını görünce belki bizlerle açık temas kurabilecek. Dünya belli bir aşama kaydettikten sonra onlarla direkt temas kurulursa biz artık uzaya açılabileceğiz. Birtakım teknoloji transferlerinin, bilgi paylaşımlarının hepsi peşi sıra gelecektir. Ama önemli olan insanlığın ve kolektif bilincin bu temasa hazırlanması…
UFO’ların bazıları bizler gibi petrol kullanmıyor, elektrik kullanmıyor, farklı şekilde enerji üretiyorlar. Dünyada şimdiye kadarki hiçbir ekonomik sistem huzuru, barışı sağlamayı başaramadı. Teknolojide de kaos var, çünkü fosil bazlı yakıtlarla dünyayı zehirliyoruz. Bunların hepsinin değişmesi lazım. Evrende her şey enerji; bu varlıklardaki serbest enerji, elektromanyetik enerjiyi geliştirmişler. Bu teknolojiyi almak demek dünyadaki enerji sisteminin değişmesi demek. Dünyayı yönetenler bu sistemin değişmesini istemiyorlar. UFO’lar evrensel bir plan dahilinde hareket ediyor, kafalarına göre gidip gelmiyorlar; hiç kimse UFO gerçeğinin açıklanmasını engellemeyecek. Çok büyük bir sistemden bahsediyoruz, görünürlükleri aşırı derecede arttı, artık metropollerde filolar halinde gözlemleniyorlar, yakın zamanda bu inkar edilemeyecek bir gerçek haline gelecek. Eskiden sadece araştırmacılar ilgilenirken şimdi UFO incelemeleri için yeni kurumlar kuruluyor. Dünya artık yeni bir realiteye giriyor. Bu realite de UFO gerçeğini kapsayacak, dolayısıyla UFO gerçeği sadece uzay bilimini değil, genetik bilimler, antropoloji, tarih, astroloji tüm bilim dallarını içine alıyor. Burada ilk çağlardaki yapılardan DNA yapısındaki değişimlere kadar birçok bilgi var. Genetik yapımızla alakalı bilgiler de deşifre oldu. Birçok akademisyen bu konuya girdiler ve kitaplarıyla bunları destekliyorlar.
Yüksek frekanslı elektronlar içeren yeni bir enerji kuşağının içindeyiz buna foton enerjisi (kuşağı) diyoruz. Dış uzaydan gelen bir etkinin altındayız bunu bilim adamları da saptadı, yüksek bir ışın bombardımanının altındayız. Bu tüm dünyanın manyetik alanını değiştiriyor; insan DNA’sında da büyük değişimler yaşanıyor. Yüksek frekanstaki enerji bizim manyetik alanımıza çarptığı zaman onu değişime uğratıyor. Dünyanın magmasında değişiklikler oluyor, yerkabuğunda oynamalar meydana geliyor. Bu değişim ve dönüşüm sürecidir. Bundan kötü şeyler algılanmaması lazım, kutsal kitaplar da bunu söylüyor, o gün yerküre başka bir yere dönüştürülür der. Kıyamet aslında bir son değil değişim. Dünya yok olacak denmiyor, başka bir yerküreye dönüştürülecek. Farklı bir boyuta doğru gidiyoruz. Bu da bahsettiğimiz ışık frekansları ile oluyor. Evrende her şey enerjidir. Bizler, gezegen her şey dönüyor. Bu enerjilerin dalga boyları var, bu gelen enerji çok yüksek frekansta bir enerji ve bizim gezegenimizde konumlanmaya çalışıyor. Biz de bu enerjiye kendimizi ne kadar açarsak, ne kadar pozitif olursak, doğayla ne kadar barışık olur ve sağlıklı beslenirsek, bizim yaydığımız manyetik alan da bu enerjiye uyum sağlayacaktır. Pozitif olursak evrendeki pozitif enerjiyi kendimize çekeriz. Bu enerjiye sahip varlıklar başka bir boyuta geçecek, duyularımız çoğalacak, telepati, ışınlama gibi şeyleri yapabileceğiz. Bu güçler bizde aslında var ama kullanamıyoruz, bu gelen enerji bunu aktive edecek. DNA sarmallarımız 12’ye çıkacak, bu sarmalın artması demek insanın süper bilince geçip var olup da kullanmadığı yetilerini kullanabilmesi demek. Dünyadaki insanların yükselişine yardım etmek geçişini kolaylaştırmak için çalışmalar yapıyorlar. Bu bir aydınlanma dönemi, Rönesans çağı diyoruz biz buna. Bu geçişi yapmak için illa uzaylılarla temasa geçmek gerekmiyor. İnsan-ı kamil dediğimiz tasavvufta da geçen koşulsuz sevgi, insanları kucaklama, sağlıklı beslenme gibi enerjimizi yükselten şeyler yapmalıyız. Ağır yiyecekler enerjimizi aşağıya çeker, alkol, sigara ve uyuşturucu da aynı şekilde. Radyasyondan uzak durmak enerjimizi yükseltecektir. Böylelikle manyetik alanımız daha yüksek frekansta titreşecektir ve bu gelen enerjiye uyum sağlayabileceğiz. Enerjisi daha alt düzeyde olanlar ise bu gezegende hayatlarını sürdüremeyecekler, fizik bedenlerinden ayrılıp başka bir 3 boyutlu gezegende tekamüllerine devam edecekler. Son diye bir şey yoktur, tüm enerjiler tekamül ve transformasyona tabiidir. Bu geçiş sürecinde bizler de yarı fiziksel bir bedene sahip olacağız yarı saydam bir bedenimiz olacak. Duyularımız 10-15’e çıkacak ve yeni bir dünya yaratılacak.
Gelmekteki amaçları evreni, yaşamı ve varoluşu araştırmak. İnsanlık için bir tehdit değiller. Zaten ışık hızını aşan bir teknolojiye sahipler. Aksi bir motivasyona sahip olsalardı şimdiye kadar çoktan bizi ele geçirirlerdi. Çünkü tarihin her döneminde UFO ziyaretleri var. Son dönemlerde bu ziyaretlerin artması da insanlığın bilincinde farkındalık yaratmak istemeleri. Belirli bir kozmik plan çerçevesinde hareket ediyorlar. Yani keyfe keder gelip-gitme gibi bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü galaksilerin diğer yıldız sistemlerine yolculuk edebilecek düzeye ulaşmış bir teknolojileri var. Bu da gösteriyor ki onların evrimsel süreci bizden çok daha önce başladı. Bence dünya insanını ve dünya gezegenini gözlemliyorlar. DNA yapımızı, genetik kodlarımızı inceliyorlar. Belki de Uzay’dan gelen enerji alanıyla ilgili bir araştırma yapıyorlar. Evrende negatif güçler de var, dünya dışı varlıkların (uzaylı) hepsi iyi değil. Evrende karanlığı yaymaya çalışan ele geçirmeye çalışan gelişmiş bazı uygarlıklar da var. Onların ürettiği çok ileri teknolojik silahlar da var. Bunlar bizim çok üzerimizde olan teknolojiler. Dünya dışı varlıklar arasında da şu anda evrende savaşlar oluyor ama bunlar bizi çok aşan şeyler. Tabii ki olumsuz varlıklar da var, ancak, evrende belli bir düzen var; galaktik federasyonlar, konfederasyonlar var, spritüel hiyerarşiler ve yapılanmalar var. Dolayısıyla endişe edecek bir durum yok. Hiçbir varlık başka bir gezegeni ele geçirme hakkına sahip değil. “Özgür irade” yasası var.”
Son Yorumlar