Ruhların Sesi Duyulur mu?
Friedrich Jurgenson 1959 yılında İsveç ormanlarında kuş seslerini kaydettiği bandını dinlemek için teybe koyduğunda hayretler içinde kalmıştı. Banttan çok önceleri ölmüş olan annesinin sesini duyuyordu. “Friedrich, benim küçük meleğim, sesimi duyuyor musun?” Bandı başa alıp yeniden dinleyen Jurgenson yanılmadığını anladı. Annesinin sesi olduğundan kuşku duymadığı bir ses aynı cümleyi tekrarlıyordu.
Sovyet doğumlu ve İsveç uyruklu olan yazar, ressam ve film prodüktörü Friedrich Jurgenson, yıllar boyu sürecek deneylerine başladı. Yüzlerce ses duydu bantlarında, ama bunlar genellikle bir-iki kelimeden ibaretti. Jurgenson’un ilk deneyinden sonra başka araştırmacılarda bu tip sesler duymaya başladılar. Bu psişik araştırmalarla uğraşanların yıllardan beri beklediği ölmüş kimselerin ruhlanyla yapılan en somut temaslardan biri olarak kabul ediliyordu.
Jurgenson 14 yıl boyunca teypten annesinin sesini duyduğu o ilk deneyin kendisi için beklenmedik ve şaşırtıcı bir olay olduğunu söylemiştir. Ancak daha sonra yaptığı açıklamalarda aslında o dönemlerde kendisinde aniden bilinmeyenlerle ilişki kurmak konusunda bir merak ve bir heyecan doğduğunu ve sürekli kafasını meşgul ettiğini belirtmiştir. Bu düşüncelerine kendisi de şaştığı için bu olaya kuşkucu, meraklı ve hatta hafif alayla yaklaşmıştır. Ama tam bu dönemde annesinin sesini duymasıyla birlikte olayların yönü değişmiştir artık.
Jurgenson’un bu deneyinden sonra aynı konuda araştırmalara başlayan Dr. Raudive ses kaydı konusunda basit bir mikrofon ve teypten, en komplike makinelere varana kadar her türlü yöntemi denemiştir. Bu arada 70.000’den fazla ses kaydetmeyi başarabilmiştir. Bu konuda 1971 yılında yazdığı “Duyulmayan Artık Duyuluyor” adlı kitabında bütün denemelerini anlatmıştır. Raudive şöyle demektedir: “Yeterince sabrı olan birinin bu türden sesleri alamaması için hiçbir neden yoktur. Ama böylesi bir denemeyi yapacak kişinin bıkmadan usanmadan bantları dinleyip bu sesleri yakalamayı öğrenmesi gereklidir. Başta yalnızca bir parazit gibi duyulan sesler, aslında konuşmalardır. Doğal olarak amplifikatörlerle yükseltilmeleri ve çeşitli incelemelerden geçirilmeleri gereklidir.”
Raudi ve duyduğu bu seslerin ölmüş kişilerin sesleri olduğundan emindir. Mesajlar çok çeşitli dillerden oluşmaktadır. Kendisi Winston Churchill’in sesini duyduğunu da ileri sürmektedir. Ancak Churchill’in söylediklerini banttan dinleyen değişik kişiler, duydukları sözcükler hakkında değişik yorumlarda bulundular. Zaten banttan gelen sesler konusundaki en büyük sorunlardan biri de sübjektiviteye son derece açıkolmasıdır. Değişik insanlar, değişik sesler duyduklarını iddia ederler. Raudive’in bandına seslerini kaydettiğini iddia ettiği insanlar arasında Tolstoy, Nietzche, John F. Kennedy, Hitler ve Stalin gibi ünlüler de vardır. Raudive’in bu çalışmalarını kuşkuyla karşılayanlar arasında Cambridge Üniversitesi’nden Davin Ellis, bantlar üstünde çeşitli denemeler yapmıştır. 1974’te yayınladığı bir makalede Ellis, ruhların bu şekilde bir ilişkiye geçmeleri olasılığı konusunda kesin bir karşı tavrı olmadığını ama Raudive’in duyduğu seslerin kaynağı konusunda kuşkuları olduğunu belirtmiştir. Ellis şöyle demektedir:
“Çevremizdeki atmosfer çeşitli yayın dalgalarıyla doludur. Bunlar radyo dalgaları, amatör telsizcilerin ya da buna benzer birçok iletişim aletinden gelen sesler olabilir. Duyulan seslerin hepsini böyle açıklaması mümkün olmadığı için Ellis Raudive’in telekinetik gücü olmasının da söz konusu olduğunu ve bu sesleri Raudive’in kendisinin ürettiğini bir teori olarak öne sürmüştür. Ona göre ruhlarla gerçekten ilişkiye geçilmiş olabilir, ancak bunun niteliği değişik olabilir. Örneğin ruhlardan gelen mesajları denemeyi yapan kişi, örneğin Raudive bir medyum olarak önce kendisi almış ve farkına varmadan, belki de bilinçsiz bir şekilde onların ağzından teybe kaydetmiş olabilir.” Bu konuda araştırmalar yapan başka bir uzman, Raymond Cass, 18 Haziran 1974’te üzerinde çalıştığı banttan şöyle bir mesaj aldığını iddia etti: “Raudive, mezara doğru.” Bu mesajın kopyalarını o anda aynı konu üzerinde araştırma yapan üç uzmana yolladı. Uç ay sonra, 63 yaşındaki Raudive öldü.
Ruhlarla elektronik bir yolla ilişkiye geçmek düşüncesi çok da yeni değildir. Marconi ve Edison, yıllarca benzer projeler üzerinde çalıştılar. 1920 yılında Edison ölmüş olan yakınlarıyla bir ilişki kurabileceği, elektronik bir alet geliştirmeye çalışmıştı. Onun kanısına göre kısa ve uzun dalgaların arasında kalan-radyo dalgası frekansıyla bilinmeyen dünyayla konuşulabilirdi. Marconi ise 1937 yılındaki ölümüne kadar gizlice bir alet üzerinde çalışıyordu. Teknik açıdan son derece karmaşık olan bu alet aracılığıyla geçmişte yaşamış olan kişilerle temas edilebileceğine inanıyordu. Koyu bir Katolik olan Marconi’nin amacı, çarmıha gerildiği sırada İsa’nın söylediklerini öğrenebilmekti. Tanrı’ ve ‘beyin’ olguları üzerinde yoğun çalışmalar yapan Michael Persinger ‘Tanrı miğferi adında bir başlık icat etti. Basit bir motorcu kaskının modifiye edilmiş şekline benzeyen bu miğfer, kafaya yerleştirildiği anda beyne uyarılar gönderiyor. Persinger’in iddiasına göre kişi ölüme en yakın olduğu sırada garip ışıklar ve geçmişte ölen akrabalarıyla yüz yüze geliyor. EVP-Electronic voice phenomena (Elektronik Ses Fenomeni) ses kayıtlarında görülen ruhsal sesler anlamında paranormal bir durumdur. Ses kayıt cihazından gelen garip sesler, radyo istasyonundan gelen sesler ve diğer elektronik cihazlardan gelen sesler EVP sistemiyle kaydedilmektedir. Bu garip sesler kayıt sırasında duyulmasa da, kayıt cihazı geriye sarılıp tekrar dinlendiğinde duyulabilmektedir.En iyi film ödülü dahil tam 4 Oscar ödülü alan Cahilliğin Umulmayan Erdemi (Birdman) başrol oyuncusu Michael Keaton, 2005 yılında yapılan ‘Hayalet Sesler’ filminde EVP sinyalleri aracılığıyla ölmüş olan karısıyla iletişim kurmaya çalışıyordu.
“Kayıp Kıta Mu’nun Çocukları” adlı kitapta Churcward bir baş rahibin ruhlar hakkındaki açıklamalarından bahseder. “Kendisine bir gün sordum: Bazen,uzun süre önce ölmüş varlıkları gördüğümüz olur mu? Yoksa bu sadece imgeleme midir; beyin serapları mıdır? ”cevabı şöyle oldu: ”Oğlum, bu imgeleme değildir. Beynin bir serabıda değildir; bazı kişilerin bazen öte alemden ziyaretçileri olması fiilî bir gerçektir. Herkes onları görme yeteneğine sahip değildir. Bu onların içsel titreşim düzeylerine bağlı bir konudur. Bazıları da hiçbir zaman böyle ziyaretler yaşamazlar..” İslami açıdan da ölenlerin ruhlarının, hem kendi aralarında hem de dirilerin ruhlanyla buluşup konuşabildikleri hakkında birçok delil mevcuttur. “Allah, öldükleri sırada canları alır, ölmeyenleri de uykularında, sonra ölümüne hükmettiğini yanında tutar, ötekilerini de belli bir süreye kadar (bedenlerine) gönderir.” (Zümer, 39/42). İbn Abbas, bu ayetin tefsiri için şöyle diyor; “Bana ulaştığına göre dirilerin ruhlarıyla ölülerin ruhları birbirleriyle buluşup birbirlerine sorular sorarlar. Sonra Allah, ölülerin ruhlarını tutar, dirilerin ruhlarını bedenlerine gönderir.” Saîd ibn Cübeyr de, “Uykuda, dirilerin ve ölülerin ruhlan birbirleriyle görüşürler” demiştir ( el-Cevâhir fî Tefsîri’l-Kur’ân, 18/161).
Harvard ve Yale gibi dünyanın ünlü üniversitelerinin klinik psikoloji bölümünde profesörlük yapan Dr. Gary E. Schwartz, insanların ölen yakınlarıyla irtibat kurulabileceğini deneylerle kanıtlaığını iddia ediyor. Profesör Schwartz, insanların ölen sevdikleriyle iletişim kurabileceğini söylüyor. ‘Ölen yakınlarınız sadece sizi ne kadar sevdiklerini ve özlediklerini söylemez. Sizi yaklaşan tehlikelere karşı da koruyabilir’ diyen Schwartz konuyla ilgili fikirlerini şöyle anlatıyor; Ölümü genellikle fiziksel kavramlarla ifade ederiz ve beden öldüğünde bilinç de ölür diye tahminde bulunuruz. Ben aksini söylüyorum. Bilinciniz hâlâ yaşıyorsa, hala düşünebiliyorsanız, hala geçmişinizle ilgili anılarınız varsa ve hala özünüz ölmemişse ‘dünyada neler oluyor?’ diye gözlemleyebiliyorsunuz demektir. Ölen sadece fiziksel vücudunuzdur. Ben de herkes gibi bu çalışmalara başlamadan önce vücudun ölümüyle, aklın ölümünün de gerçekleştiğini düşünüyordum. Artık bunun aksini düşünüyorum. Bilimsel anlamdaki araştırmalarım da fiziksel ölümden sonra yaşamın devam ettiğini, aklın ölümden sonrada gelişerek değiştiğini ve seyahat ettiğini gösterdi gösterdi. Deneyler sonucu gördük ki medyumlar ayrıntılı bilgi alabiliyor. Özellikle yalnız o kişinin ve ‘göçmüş’ yakınının bilebileceği bazı ortak tanıdıklar hakkında bilgi alabiliyorlar. Bu bilgileri psişik yollar dışında almak mümkün değil. Amerika’nın önde gelen medyumlardan John Edward’ın ünlü olmadan önce benim laboratuarımda yaptığı bir çalışmadan bahsedeyim. John annesi ölmeden önce onunla özel bir kod paylaşmış. Ve annesi öldükten sonra bir başka medyumun o kodu kendisine getirmesini bekledi. Bir başka medyum geldi ve kimsenin bilmesi imkansız o kodu John’a getirdi. Edward gibi ünlü olmayan bir çok kesimden insanlarla da bu tür deneyler yaptım. netice olarak hepsinde ötealem temasının gerçek olduğunu kanıtladım.
Son Yorumlar