Dyatlov Geçidi Olayının Sırrı Çözülemiyor! Dyatlov Geçidi Vakası ve Yaşananlar Olaylar
Maceraperest 9 Rus gencin 1959’da Sibirya’daki Ural Dağı’na tırmanışları arkasında komplo teorileri bırakan ve tarihe Dyatlov Geçidi olarak geçen bir trajediye dönüştü. Yedi erkek ve iki kadından oluşan ekip üyeleri 1959’da bir geceyarısı, Ural dağı eteğindeki kamp çadırlarından, ayakkabılarını, elbise ve giyeceklerini bırakarak, dayanılmaz soğuğa aldırmadan kaçtılar ve gizemi hala çözülemeyen bir şekilde öldüler. Olay, Kholat Syakhl dağının doğusunda bulunan ve bu olaydan sonra grubun lideri olan Igor Alekseievich Dyatlov’un soyadını alan Dyatlov Geçidi’nde gerçekleşti. Trajediden kurtulan Yuri Yudin ekibin onuncu kişisiydi. ama hastalandığı için gruba erken veda etti. Yury Yudin yıllar sonra olayın anlatıldığı bir belgeselde şöyle demiştir:“Eğer Tanrı’ya tek bir soru sorma şansım olsaydı bu ‘O gece arkadaşlarıma ne oldu?’ olurdu.”
Gece -30 derecelerde dağcıları o denli korkutan ve botsuz karda koşmalarına sebep olacak ne yaşanmıştı? Şubat 1959’da meydana gelen bu ürpertici olayın kahramanı, dokuz kişiden (Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Ludmila Dubinina, Rüstem Slobodin,Alexander Kolevatov, Yuri Doroshenko, Yuri Krivonischenko, Nicolai Thibeaux-Brignolles, Semyon Zolotariov) oluşuyor. Hepsi de oldukça sağlıklı ve deneyimli dağcılar olan öğrenciler.. Sibirya’nın keskin hava koşullarına dayanıklı giysi ve ekipmanın yanısıra, yanlarına fotoğraf makineleri ve günlüklerini alarak bu heyecanlı yolculuğa başladılar. Ancak tırmanıştan bir ay sonra yolculukları ölümle sonuçlandı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen gençlerin tırmanışının neden sonlandığına kimse bilimsel olarak yüzde yüz açıklama getirilemedi. Kurtarma ekipleri 26 Şubat 1959 günü, önce -24 derece sıcaklıkta yerle bir olmuş 2 çadır buldu. Birinci çadırın içinde yolculuğun geri kalanını tamamlamak için ekipman bulunuyordu. Ancak ikincisinde gençlere ait giysi ve ayakkabı vardı. Araştırmacı ekip, buradan ikinci çadırdaki gençlerin üzerlerinde giysi ve ayakkabı olmadan kendilerini çadırdan dışarı attığı izlenimini edindi. Daha sonra üç donmuş cesede ulaşıldı. Çadırdan 1.5 km uzaklıkta bir nehir kenarında karın üzerinde sırtüstü yatarken bulundular. Önce grubun lideri olan 23 yaşındaki Igor Dyatlov’un cesedi teşhis edildi. (Adı bu trajik olaya verildi). Ardından 10 santim yüksekliğindeki karın altında 22 yaşındaki Zina Kolmogorova’nın ve Rüstem Slobodin’in cesedine ulaşıldı. Cesetlerin hepsi yaklaşık 180 metre uzaklıkta bir hat üzerinde bulundu. Uzmanlar, gençlerin sıra halinde birbirini takip ederek çadıra ulaşmaya çalıştığı ancak başarılı olamadığı yorumunu yaptı.
2 ay sonraysa diğerlerine ulaşıldı. Bir mağaraya sığınan gençler, dört buçuk metre derinlikte karın altında bulundu. Bazılarının kemikleri kırılmıştı ve iç organlarında ciddi yaralanmalar söz konusuydu. Ama vücutlarının dışında ne bir kesik, ne de bir yara vardı. En tuhaf durumsa Lyudmilla Dubinina’nın vücudunda görüldü. Genç kadının dili ve gözleri yoktu. Olayı soruşturan Lev Ivanov raporunda ölüm nedeni olarak “karşı konulamaz bilinmeyen temel bir neden” demekle yetindi. Fakat çevresindekilere UFO’dan inen uzaylılar tarafından öldürüldüğünü söylüyordu. Soruşturma resmen kapandı. Trajedinin meydana geldiği bölgeye girilmesine 4 sene boyunca izin verilmedi.
Adlî tıp uzmanları, beş cesedin hipothermi (soğuktan donarak) sonucu öldüğünü rapor ettiler. Diğer cesetlerden Thibeaux-Brignollel’ın kafatası kırılmış, Dubinina ve Zolotarev’in kaburga kemiklerinde kırıklar bulunmuş ve Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı sökülmüştü . Olayı daha tuhaf hale getiren ise cesetlerin yüksek oranda radyasyona maruz kalmasıydı .Olay yerinde bir de garip bir metal parçası bulunmuştur. Bir diğer ayrıntı ise, Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekli olmuştur. Slobodin’in yanağı ve dudağı şişmiş ve darp edildiği tesbit edilmiştir. Ayrıca Slobodin’in midesini tutarak sırtını dönmesi de darbe almaya devam ettiğini gösteren bir bulgu olmuştur. Gizemi çözülmeyen bir şekilde ölen gençlerin ölüm sebebi hakkında birçok teori ortaya atıldı. Vahşi ayı saldırısı ve çığ en kolay akla gelen ihtimaller oldu. Ama bunu doğrulayacak bir veriye ulaşılamadı. Belki de bir tehlike sezmiş, çadırdan acele bir şekilde kaçmışlardı. Ancak yollarını kaybettiler ve hava koşullarına yenik düştüler. Araştırmacılar, deneyimli dağcıların herhangi bir şekilde korkmayacağını düşünerek onları korkutan şeyin çok büyük bir şey olduğu yorumunu yaptı. Akla gelen en büyük olasılıksa, dağcıların kendilerini bir anda gizli bir Rus askeri faaliyetinin içinde bulmaları oldu. Atışı yanlış yapılan bir füze, alçaktan uçan bir savaş uçağının şok dalgaları, Soğuk Savaş öncesi yeni silah geliştirmeye çalışan Rusların denediği bir ultrasonik silah, KGB’nin kullandığı füzelerdeki sinir gazı ya da varil bombaları teorilerin arasında sıralandı.
Gizlenen dosya, 1990 yılında yeniden açıldı ve olayla ilgili bazı deliller kamuoyu ile paylaşıldı. Bu deliller arasında ise kayakçıların çektiği bir fotoğraf dikkat çekti. Söz konusu fotoğrafta ne olduğu belirlenemeyen ama bir kar adam Yeti’ye (Kocaayak) benzetilen bir yaratık görülüyordu. Resmin orijinal olduğu saptanırken, kayakçıların “katillerinin” fotoğrafını çekmiş olduğuna dair iddia ortaya atıldı. Grubun son kamp yerinin, Baykonur Uzay Üssü ile Sovyetler’in nükleer araştırmalar yaptığı yer olan Novaya Zemlya’nın arasında kurulu olması, gizli silah deneyleri yapıldığına dair komploların şleri sürülmesine neden oldu. 1990 yılında yazar Anatoly Guschin “Sırların Bedeli Dokuz Yaşam” isimli bir kitap yazarak ölümlerin sebebinin Sovyetler’in askerî bir silah denemesi olduğunu belirtmiştir. Emekli polis subayı Lev Ivanov konuyla ilgili yazdığı makalede gökyüzünde bazı “uçan küreler” gördüklerini ve üstlerine bunu rapor ettikten sonra ekibin araştırmayı bırakması emrinin geldiğini belirtiyor. Ayrıca olayın gerçekleştiği tarihte grubun rotasından 50 km güneyde olan bir yürüyüş grubunun kuzeyde garip turuncu küreler gördükleriyle ilgili rapor geldiğini söylüyor.
4 yıl boyunca Ölüm Dağı’nı araştıran Amerikalı belgeselci-yazar Donnie Eichar olayın nedenine ilişkin “Ses sınırının altında ortaya çıkan ve panik yaratan bir sesten oldu” açıklaması yaptı. Ural Dağları’nın topografyasında sürekli oluşan bir tür rüzgarın ortaya çıkardığı, paniğe sebep olan ses sınırının altında bir ses” diye açıklıyor vardığı sonucu. Bu ses dalgaları o kadar düşüktü ki, dağcıların beyinlerini etkileyerek onların panik olmasına ve çadırdan çıkıp kara doğru koşmasına neden oldu. Sonuç olarak da soğuktan öldüler. Eichar, insanın duyabileceğinden çok daha düşük ses dalgalarından oluşan bu sınıraltı seslere, dağların şekline bağlı olarak ortaya çıkan yüksek rüzgarın yol açtığını ileri sürüyor. Fakat yine de bu teori, garip durumu açıklamaya yetmiyor. Konuyla ilgili bir diğer iddia ise dağcıların bölgede yaşayan yerel Mansilerin saldırısına uğramış olabilecekleriydi. Mansiler, Batı Sibirya’da yaşayan, dilleri, gelenekleri, yaşam tarzları farklı Pagan bir topluluktur ve Hristiyan Ruslar tarafından pek sevilmezler. Önyargılar ve bu olayla bire bir örtüşen bir Mansi efsanesi onlardan şüphe duyulmasına neden olmuştur. Gençlerin öldüğü dağın adı Mansi dilinde (Kholay Syakhl) Ölüler Dağı’dır ve efsaneye göre 9 Mansi bu dağda bilinmeyen bir sebeple ölmüştür. Mansiler’e göre bu dağ, iki dünya arasındaki geçittir. Ancak yapılan incelemelerde başka bir insanın ayak izine rastlanmamış ve tutuklanan Mansi yerlileri serbest bırakılmışlardır.
Son Yorumlar