Göktaşı Dünyaya Çarparsa Ne Olur? Asteroitlerin Çarpması Önlenebilir mi?
Antik dönemlerde gökyüzündeki cisimler batıl inançlara neden olur, tanrılar ve dinlerle ilişkilendirilirdi. Ancak meteorlarla ilgili yanlış anlamalar ise, diğer gök cisimleri hakkındaki yanlış anlamalardan daha uzun süre devam etti. Dünyamıza ulaşmayı başaran göktaşları, çok uzun zaman önce, melekler tarafından yeryüzüne indirilen hediyeler olarak kabul edilirdi. Uzaydaki kaya parçaları olan asteroidler bazen ikincil gezegenler olarak da adlandırılır. Çünkü gezegenlerden çok daha küçüktürler. Uzmanların tahminine göre güneş sistemimizde böyle milyonlarca asteroit var. Bazen bu küçük asteroitler dünyaya çarpar. Bu küçük darbeler az hasar verir. Daha büyük asteroitler sorunlara yol açar. 1,6 kilometreden büyük asteroidler, Tsunami denilen dev dalgalara sebep olur ve atmosfere büyük miktarda toz gönderir ve bu atmosferi büyük oranda etkiler. Birçok hayvan ve bitki darbe ve dalgalardan sonra hemen yok olur. Bazıları da yeni iklime alışamadıklarından daha sonra ölür.
Ulusal Bilim Akademisi’ne göre, astronomide çapı 1 km’yi bulan gök taşlarına genelde asteroid adı veriliyor ki bunların yere çarpma olasılığı milyonda 1 şu anda. 2048 yılında 130 metrelik meteorun Dünya’ya çarpma olasılığı 3 bin’de 1. Bu da astronomide oldukça yüksek bir risk anlamına geliyor. Yer’e çarpan gök taşına “meteorit” deniyor. Dünya, Güneş etrafındaki hareketini saatte 108 bin kilometrelik muazzam bir hızla gerçekleştirir. Bu hızla giderken karşısına çıkan cisim, büyük bir hızla dünyaya çarpmış olur. Dünya atmosferi koruyucu bir kalkan. Birçok meteoru eritiyor ama bazı meteorlar uygun bir açıyla çarparsa atmosferi delip geçebiliyor. Bu geçiş sırasında da tek parça geçemiyor, parçalanıyor. O yüzden geniş bir alana yağmur gibi dökülüyorlar. Mars ve Jüpiter arasında bulunan asteroid kuşağında çeşitli büyüklüklerde meteoritler dolaşır. Bu başıboş cisimlerin toplam kütleleri ay büyüklüğünde bir gezegen oluşturabilecek kadar. Dünya yörüngesine her sene on binlerce meteorit girer ve büyük bir çoğunluğu atmosferde yok olur. Dünya’nın jeolojik tarihi boyunca, özellikle ilk bir milyar yılda çarpan meteoritler büyük su birikimine sebep olarak yaşamın ilk tohumlarının atılmasını sağladı. Daha sonra ise birkaç kez Dünya’ya çarparak büyük toplu yok oluşlara yol açtı.
Bilim adamları 250 milyon yıl ve 65 milyon yıl önce iki dev asteroitin dünyaya çarptığını söylüyor. 65 milyon yıl önce Meksika’nın Yucatan Yarımadasına çarpan 10 km büyüklüğündeki meteor, dinozorların sonunu getirmişti. “Katil Asteroit” olarak isimlendirilen bir gök cisminin 65 milyon yıl önce dünyaya çarpması sonucu, yeryüzündeki canlı nüfusunu neredeyse yok olma noktasına getiren bu olayla ilgili çeşitli teoriler vardır. 7 ila 10 kilometre çapında olduğu düşünülen bu asteroit benzeri bir gök cisminin, günümüzde dünyaya çarpması durumunda insanlığın son bulmasının kaçınılmaz olduğu ifade ediliyor. Bu felaketin izi olarak, Meksika Körfezi’nde 300 km çaplı Chicxulub krateri gösteriliyor. “Nuh Tufanı” olayına da dev bir meteorun sebep olduğu düşünülüyor. Bilim adamlarına göre, Basra Körfezi’ne M.Ö 4 bin yılları civarında düşmüş olabilecek büyük bir meteorun denize çarpması sonucu tufanın meydana gelmesi muhtemel. Yakın zamanda göktaşlarıyla ilgili en önemli olaylardan biri ise 30 Haziran 1908 yılındaki göktaşı yağmurunun Sibirya’da yüzlerce kilometrekare ormanı yok etmesidir. Tarihe ‘Tunguska olayı’ olarak geçen çarpmada, 80 milyon ağaç yok oldu, 2,150 km karelik alan harabeye dönüştü. Tunguska’daki bu olayın yüzlerce kilometrelik uzaklıklarda bulunan görgü tanıkları bir ateş topunun hızla gökyüzünde ilerlediğini söylemişlerdir. Bu, meteorun atmosfere yatay olarak girdiğini göstermektedir. Ateş topu sıcak hava dalgaları yayarak patlamış, çıkardığı gürültü yakındaki kasabalarda camları kıracak kadar şiddetli olmuştur. Atmosfere fırlayan küçük parçalar geceler boyunca gökyüzünde parlak noktalar şeklinde görünmüşlerdir. Sismik ölçüm istasyonlarında kaydedilen olağanüstü vakanın etkisi daha sonra bilim adamları tarafından hesaplanmış ve çarpışmanın on megatonluk hidrojen bombasına eşit olduğu ortaya çıkmıştır. Tüm bunlara rağmen hala bir göktaşı bulunamamış ve bilim adamları bu olaya bir kuyruklu yıldızın neden olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Diğer bir teori, göktaşının yere çarpmadan hemen önce patladığını öne sürmektedir. Hermes adındaki göktaşı 1937 yılında dünyanın sadece 776.000 kilometre yakınından geçti. ABD’de bulunan en büyük göktaşı ise 1948’de Nebraska’daki bir buğday tarlasına düşmüştür. Görgü şahitleri öğleden sonra Güneş’ten bile daha parlak olan dev bir ateş topu gördüklerini aktarmışlardır. 1 ton ağırlığındaki göktaşı yerin 3 m derinine gömülmüş olarak bulunmuştur.
NASA, Dünya’nın yakınında bulunan ve 1 metreden daha geniş olan gök cisimlerinin %95’ini tespit edebiliyor. Beyaz Saray bilim danışmanı John Holdren, “Bu büyüklükte bir asteroit, hatta 1 kilomtere büyüklüğünde bir tanesi uygarlığı bile sona erdirebilir” diyor. Holdren, NASA’nın tespitlerine rağmen, kentleri yok edebilecek büyüklükteki 50 metre çapındaki ‘öldürücü’ asteroitlerin yalnızca %10’unun tespit edildiğini düşündüklerini de söylüyor. Dünya yakınlarında, bu büyülükte 100 bin asteroit olabileceği tahmin ediliyor. Bu büyüklükteki asteroitler, ortalama her bin yılda bir dünya’ya çarpıyor. İçinde olduğumuz galaksiyi bir tilt makinasına benzeten ve gelecek benzer bir tehlike için plan yapılması gerektiğini belirten astronomlar, şu benzetmeyi yapıyor:‘‘Galaksimizde hızla hareket eden gök cisimleri, tilt makinasının içinde sağa sola çarpıp, yön değiştirerek giden madeni toplara benzer. Anormal bir hızla yol alırlar ve belli bir yörüngede gitmezler, yanından geçtikleri gezegen veya daha büyük bir başka gök cisminden etkilenerek, kolaylıkla yörüngelerini değiştirebilirler. Yani kısacası, serseri kurşun gibidirler. Görülürlerse, nereye gittikleri daha önceden tesbit edilebilir ama bunun garantisi yoktur.’’ Astronomları en fazla endişelendiren konu, uzayda hızla yol alan bu cisimler konusundaki bilgilerinin sınırlı olması. Dünyaya doğru gelen veya geçen 4 bin gök cisminin sadece 200’ü saptanabilmiş durumda. Astronom Eleanor Helin, endişesini ‘‘Biz diğer cisimlerin nerede olduğunu bilmiyoruz. XF11’in keşfedilmesi bize, birgün aniden daha büyük bir göktaşıyla karşılaşmamızın sürpriz olmayacağını ortaya koyması açısından önemli’’ diyerek dile getiriyor. Peki, 1.6 kilometre genişliğindeki birgöktaşı dünyaya çarparsa ne olur? Astronom Helin’in bu soruya yanıtı oldukça kısa ‘‘Felaket!’’. Geçtiğimiz yıllarda 1.6 kilometre genişliğindeki bir gök taşının, hızla dünyaya doğru yol aldığı astronom Jim Scoti tarafından keşfedilmiş ve bu uzay cismine ‘‘1997 XF11’’ adı verilmişti. Bu tehlike şimdilik atlatıldı. Fakat sırada 4 bine yakın tehlikeli göz cismi daha bulunuyor. Eğer, XF11 gök cismi saatte 60 bin kilometre, yani bir mermiden 100 kat daha hızla dünyaya çarpsaydı, meydana gelecek olan patlama, 300 bin megatonluk bir atom bombasınınkine eşit olacaktı. Bu rakam, 2. Dünya Savaşı sonunda ABD’nin, Hiroşima kentine attığı atom bombasının tam 20 milyon katına eşit. Bilim adamları, daha önce de dünyaya göktaşlarının çarptığını belirterek en yakın örnek olarak, 1908’de Sibirya’nın Tunguska bölgesine, 60 metre çapındaki gök cisminin düşmesini gösteriyorlar. Cisim, dünya atmosferine girdikten sonra, insanın yaşamadığı bu bölgenin 8 kilometre üzerinde patladı. Bilimadamlarınca, meydana gelen patlama, ‘‘onlarca megatonluk’’ diye ifade ediliyor. Uzmanlar, böyle bir tehlikenin oluşması durumunda, en iyi çarenin nükleer başlıklı füzeyle gök cisminin yörüngesinin değiştirilmesi olacağını belirtiyorlar. Mesela XF11’in etkisiz hale getirilmesi için 1 megatonluk bir nükleer patlamanın yeterli olacağı ifade ediliyor. Ancak, gök cisimlerine atom saldırısı yapılmadan önce çok dikkatli olunması gerektiği ifade ediliyor. Astronomlar, gök cisminin daha çok demir alaşımlı olması halinde sorun çıkmayacağını belirtiyorlar. Ancak bu cismin kaya olması halinde, parçalanıp dağılarak dünya için daha büyük bir tehlike oluşturacağı vurgulanıyor. Bu sebeple, nükleer başlıklı füze atılmadan önce, bilimadamları, gök cisminin niteliğinin tesbit edilmesi ve patlamanın dozunun iyi ayarlanması gerektiğine dikkati çekiyorlar.
Shoemaker-Levy 9 adlı bir kuyruklu yıldızın 1994 senesinde Jüpiter’e düşerek, gezegende yaklaşık Dünya genişliğinde bir alanda büyük bir tahribata neden olması dünyada bir dönüm noktası oldu. Bu olaydan sonra bilimadamları asteroitlerin ve kuyruklu yıldızların izlenmesi çalışmalarına yoğunluk verdi. AG5 adı verilen bir göktaşı NASA hesaplamalarına göre 625’te 1 ihtimalle gezegenimize çarpacak. Çarparsa dünyayaki insan hayatına son vereceğine %100 gözüyle bakılıyor. 2029’da 260 metrelik “Apophis: Yok Edici” meteorunun Dünya’ya çarpma olasılığı 43 bin’de 1 olarak hesaplanmış ki 20 milyon tonluk bu gök taşı çok tehlikeli sayılıyor. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın “dünyayı bekleyen en büyük tehlike” dediği 20 milyon tonluk 300 metre çapındaki göktaşı Apophis 2029 yılında dünyanın 32 bin kilometre yakınından geçecek. Apophis dünyaya çarparsa oluşan toz bulutları bir yıl süresince güneş ışınlarını engelleyecek. NASA’nın Dünya Yakınındaki Asteroit İzleme Sistemi’nin 2000 yılında açıkladığı verilere göre Dünya yakınında, çapları 1 kilometreden büyük olan 500 ila 1000 asteroit bulunuyor. Dünya’ya çarpma olasılığı olan asteroitlerin belirlenmesi, Dünya’ya çarpmalarının önlenmesi çalışmalarında ilk adımı oluşturuyor. Ancak Dünya’nın bu asteroitlerden nasıl korunacağı konusu zor bir proplem olarak ortaya çıkıyor. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmalarda ilk akla gelen nükleer bombalardan yararlanılması. Fakat NASA’nın amacı nükleer bombalarla asteroiti daha küçük parçalar halinde, Dünya’ya tehdit oluşturacak şekilde parçalamak değil. Amaç, patlamanın neden olacağı şiddetli radyasyonla asteroitin bir yüzünü buharlaştırmak suretiyle asteroitin yüzeyindeki materyali küçük roketler gibi uzaya fırlatmasını sağlamak. Diğer bir metot ise çok sayıda nükleer bombayı asteroit yakınında patlatarak bir kinetik enerji yaratmak. Bununla, asteroiti parçalamak yerine, tıpkı yuvarlanan bir bovling topuna bir başka topla vurarak yönünü değiştirmeye benzer bir etki sağlanmak isteniyor. Uzmanların hesaplamalarına göre asteroit Dünya’ya çarpmadan 20 yıl önce yaratılacak saatte bir 1,6 kilometrelik bir çarpma etkisi asteroitin yolunda 273 bin 500 kilometrelik bir sapma yaratmak için yeterli. NASA’nın diğer bir projesi de nükleer güçle işleyen robotlar göndermeyi içeren “Modular Asteroid Deflection Mission Ejector Node” (MADMEN) adlı proje. Bu yöntemin ana fikri, robotların asteroitin yüzeyini kazarak küçük parçalar haline getirdikten sonra bu parçaları elektromıknatıslar aracılığıyla yüksek hızlarda uzaya fırlatmak. Bu projenin, asteroitin yüzeyine yerleştirilecek kimyasal yakıtla işleyen motorlar yardımıyla Dünya’dan uzaklaştırılmasını içeren diğer bir yönteme göre avantajı ise kimyasal yakıta gereksinim olmaması. Fakat bu planın hayata geçirilmesi de oldukça önemli bir araştırma geliştirme çalışmasını gerektiriyor. 10 kilometre çapındaki meteor çarparsa neler olur? Çarpışmadan sonraki ilk bir dakikada açığa çıkacak ısı sebebiyle 800-1000 kilometre çapındaki her yer kısa sürede yanıp tutuşacak. Çarpmanın etkisiyle oluşacak enerji ile kızgın kaya parçaları atmosfere yükselecek ve tüm dünyaya dağılacak. Bu parçacıklar kısa süre sonra dünyanın her yerine düşmeye başlayacak ve çarpışma tüm dünyayı etkileyecek. Tüm dünyada Richter ölçeğinin çok çok üstünde büyük depremler meydana gelecek. Atmosfer kısa sürede küllerle kaplanacak ve güneş görünmez olacak. Bu da iklimin kısa sürede değişmesine ve havanın soğumasına neden olacak. İlk birkaç yıl güneş hiç gözükmeyecek. Tüm bunların sonucunda, yeraltında yaşayanlar ile çarpılmadan korunmayı becerebilmiş bazı kuş türleri hariç dünyadaki tüm canlılar yok olacak. Dünyadaki şartların yeniden eski haline gelmesi en az 10.000 yıl sürecek. Vuruşlarda 3 önemli etki söz konusudur. İlk önce termal radyasyon kendini gösterir. Daha sonra sismik sarsıntılar ortaya çıkar. En son patlamalar gerçekleşir. Hesaplamalara göre bu kadar yoğun ses dalgaları kulak zarlarını patlatır, burunları kanatır, gözler dışarı fırlar.
Göktaşlarının Dünya’ya Çarpması Önlenebilir mi?
1992’de Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’nda toplanan bir grup bilim adamı büyük göktaşı vuruşlarının dünyada neden olduğu etkileri inceledi. Los Alamos’un çözüm önerisi asteroitleri nükleer silahlarla vurup parçalamaktı. Tüm Dünya’yı etkileyebilecek kadar büyük olan ve çapları kilometreleri bulan asteroitler için, 100 gigaton silah kullanmak gerekebilir. Ancak bazı bilim adamları nükleer silahların asteroitin kendisinden daha fazla zarar vereceğini belirtiyorlar. Bu yüzden nükleer silah kullanmadan asteroitin yolunu saptıracak, uygulanabilir farklı bir yöntem arayışına girildi ve yıldız toplayıcılarında karar kılındı. Bunun altında yatan düşünce şu: Çok büyük ve yavaş böylece kolayca yok edilebilir- yıldız toplayıcısından faydalanarak, asteroitin üzerindeki bir nokta üzerine güneş ışığını odaklamak. Böylece bu nokta o denli ısınır ki kuyrukluyıldız üzerinde jete benzer bir durum yaratır. Eğer bu jet uzun süre genişlerse, asteroit üzerinde yeterli miktarda güdümlü bir güç oluşturur. Sonuçta asteroitin yönü değişeceği için çarpışma engellenmiş olur. Bir kilometre çapında bir asteroit, bir kilometre çapındaki bir yıldız toplayıcısı ile 1 sene içinde yörüngesinden saptırılabilir. Tomsk Üniversitesi Uygulamalı Matematik ve Mekanik Enstitüsü’nden Rus bilim adamları, yeryüzüne yaklaşan astroitlerin çarpmasını önlemek için ‘nükleer güç’ kullanmayı önerdi. Bilim insanları milyonlarca TNT patlayıcının etkisine eşdeğer güç sarf eden nükleer bir cihaz kullanılarak 200 m çapındaki bir astreoidi Dünya’ya çarpmadan parçalayacaklarını veya gaz ve sıvı partiküllerine dönüştürülebileceğini belirtti. Gök Mekaniği ve Astrometre Bölümü’nden Tatyana Galuşina “Astroitlerin yeryüzüne çarpmasını önlenmesi için daha önce de çeşitli yöntemler öne sürüldü, ancak bu metotlar yüksek düzeyde radyoaktif astroit parçalarının dünyaya çarpması neticesinden de felaket sonuçlar doğurabilir” dedi. Astroitleri Dünya’ya yaklaşmadan imha etmeyi öneren bilim adamları parçalarının da dünyaya düşmeyeceğinin garantisini verdi. Galuşina “Kullanacağımız yöntemle bir roket astroidi Dünya’dan uzaklaştıracağından astroit parçaları dağılacak ve yörüngeleri değişecek. Bu sebeple ancak 10 sene sonra radyoaktif özelliği önemli ölçüde azalmış, çok az sayıda astroit parçacığı yeryüzüne düşecek” dedi. NASA, dünyaya çarpabilecek göktaşlarıyla ilgili çalışmalarına devam ederken Kaliforniya Üniversitesi’nden bu konuyla ilgili yeni bir fikir ileri sürüldü. Dünya’ya yaklaşan meteorları yok edecek kadar güçlü bir lazer üretebileceğini söyleyen bilim adamları, bu sayede Dünya’nın meteorlardan korunabileceğini belirttiler. Dünyanın yörüngesinde konumlandırılması planlanan bu lazeri üreten silah, dünyanın göktaşı tehdidi altında olduğunda gezegene zarar -vermemesi için ateşlenerek meteorun dünyaya temas etmeden parçalanması hedefleniyor. Bu sistemdeki teknolojilerin üretilebilir olduğunu ifade eden araştırmacılar, lazer silahı testlerinin olumlu geçtiğini ve silahın bir bazalt kütlesini buharlaştırabildiğini belirttiler. Öte yandan NASA Başkanı Charles Bolden yaptığı açıklamada Dünya’ya çarpma ihtimali olan asteroitlere karşı insanların yapabileceği tek şeyin ‘dua etmek’ olduğunu söyledi.
Son Yorumlar