İnsan Melez Bir Canlı Türü mü?
Küçük bir kızın Sibirya’daki bir mağarada bulunan parmağının ucu, bilim adamlarının insanın kökenine dair yeni ama karmaşık bir tablo oluşturmasını sağladı. Bu yeni tablo, modern insanların Afrika’yı 50 bin yıl önce terk edip soyu tükenmiş diğer tüm insan türlerinin yerine geçtiği teorisini çürütüyor. Genetik analizler, modern insanların aslında en az iki eski insan grubuyla karşılaşıp çiftleştiğini gösteriyor: Avrupa ve Asya’da yaşayıp yaklaşık 30 bin yıl önce soyu tükenen Neandertaller ve Asya’da yaşayıp aşağı yukarı aynı dönemde yeryüzünden silinen, Denisovanlar olarak bilinen gizemli bir grup.
Bulunduğu mağaranın adına atfen Denisova’lı anlamına gelen Denisovan adı verilen tür, modern insanın taş aletler, takı ve sanatı geliştirmekte olduğu son Buzul Çağı’nda yaşamış. Bu bulgu sonucuna göre, insan soyağacında yakın dönemde yaşamış olan üç tür gündeme geliyor: Modern insan, Neandertal ve Denisovan. Denisovanlar, iki ayakları üzerinde yürümüş olmalarına karşın Neandertal ve modern insanlardan fiziksel bakımdan farklılık gösteriyor. Diş şekli insanın çok daha eski bir akrabası olan ve ortadan kalkan Homo erectus’unkileri andırıyor. Dr. Richard Green, insanın erken dönem atalarından bir grubun 300.000 ila 400.000 yıl önce Afrika’yı terk ettiğini ve hızla parçalanarak yayıldıklarını düşünüyor. Green’e göre bu parçalardan bir dal Neandertaller’e evrilirken diğeriyse doğuya yönelerek Denisovanları meydana getirmiş. 70.000 yıl kadar önceki bir başka göç dalgası sırasında da modern insan Afrika’yı terk etmiş.
Genetik haritalama alanındaki gelişmeler, Max Planck Evrim Antropolojisi Enstitüsü’ndeki bilimadamlarının Neandertaller ve Denisovanların genom haritasını çıkarmasını sağladı. Denisovanlardan ilk olarak Nature dergisinde sözedildi. Makale, mağaradaki kızın pembeleşmiş serçe parmağı kemiğinin ve genç bir yetişkinin tuhaf şekilli azı dişinin gen haritasının çıkarılması üzerine yazılmıştı. Genomları karşılaştıran araştırmacılar, Afrika dışında yaşayan günümüz insanlarının ortalama %2.5 oranında Neandertal DNA’sı, Okyanusya’nın bazı kesimlerindeki insanlarınsa yaklaşık %5 oranında Denisovan DNA’sı taşıdığını öne sürdü.
Daha sonra yayımlanan bir makale, Güneydoğu Asyalıların, Neandertal genlerine ek olarak yaklaşık %1 oranında Denisovan DNA’sı taşıdığını ortaya çıkardı. Soyu tükenen üçüncü bir grup olan ve çok kısa boylu oldukları için “hobbitler” adı verilen Homo floresiensis, yaklaşık 17 bin yıl önce hâlâ yeryüzündeydi. Modern insanların onlarla çiftleşip çiftleşmediği bilinmiyor çünkü Homo floresiensislerin kalıntılarının bulunduğu Endonezya’daki Flores adasının sıcak ve nemli iklimi, DNA’nın bozulmadan korunmasını engelliyor.
Genetik bilimci David Reich‘a göre dört milyon yıllık insan tarihinde sadece tek bir insan türünün hayatta olduğu tek çağ, içinde bulunduğumuz modern çağ. İnsanoğlunun kökeniyle ilgili tartışmanın merkezinde, bir kızın parmak kemiğinin keşfedildiği Sibirya’daki Altay Dağları’nda bulunan Denisova bulunuyor. Burası belki de 3 insan türünün (Denisovan, Neandertal ve modern insan) farklı farklı dönemlerde de olsa aynı yerde yaşadığı dünyadaki tek bölge olabilir.
Stanford Üniversitesi Tıp Okulu’ndan bağışıklık uzmanı Peter Parham, bağışıklık sisteminin genetik bileşenleri üzerine bir analiz yaparak Denisovan-modern insan eşleşmesinin günümüzün güneydoğu Çin’i olan bölgede gerçekleştiğini keşfetti. Parham Neandertal ve modern insanın batı Asya’da çiftleştiğine dair de bulgulara ulaştı. Parham’ın bulgularına göre Neandertaller ve Denisovanlar, modern insanların ortaya çıkmasından binlerce yıl önce Avrupa ve Asya’da yaşamış ve orada hastalıklarla mücadele etmenin yollarını bulmuşlardı. Modern insanlar, Neandertaller ve Denisovanlarla çiftleşince çok yararlı bir genetik bağışıklık maddesi vücutlarına girdi. Bu madde o kadar faydalıydı ki, günümüz insanlarının genomunda halen varlığını sürdürüyor. Antik çağlardan kalma bağışıklık sistemi bileşenlerinin dezavantajlarından biri, diyabet, romatizma ve multiple skleroz gibi hastalıklara yol açmış olma ihtimali. Denisovanların ne kadar kalabalık olduğu ve yeryüzünden nasıl silindikleri hâlâ gizemini koruyor. Reich, Denisovanların şu anda genlerden ibaret olduğunu ve bu insan türünün tarihini keşfetmeye çalıştıklarını söylüyor.
Tibetliler, soyu tükenmiş bir insan türünden kendilerine geçen genler sayesinde yüksek yerlerde de yaşamlarını sürdürebiliyor. Bilim adamları, kandaki oksijen dengelerini kontrol eden bu gizemli genin, soyu tükenmiş bir insan türü olan Denisovanlar’dan türümüze geçtiğini belirtiyor. Genetik dizi analizi Denisovanların insanlarla çiftleştiğini ve modern insanın gen havuzuna etkide bulunduğunu gösteriyor. Kandaki hemoglobin kontrolünden sorumlu “EPAS1” adlı genin değişik bir türü olan bu Denisovan geni, kanda oksijenin düşmesi durumunda hemoglobin üretimini harekete geçiriyor. Berkeley Üniversitesi’nden biyoloji profesörü Rasmus Nielsen “Yüksek bölgelere çıktığımızda, nefes darlığı, mide bulantısı ve baş dönmesi gibi sıkıntılar yaşarız. Belli bir süre sonra, vücudumuz buna tepki olarak akyuvar üretimini artırmaya başlar” diyor. İnsan vücudunun fazla akyuvar üretimine alışık olmadığını söyleyen Profesör Nielsen, “EPAS1” adlı geni taşıyan büyük çoğunluğun aksine, Tibetlilerin genetik yapılarındaki fark nedeniyle yüksek bölgelerde böyle sorunlarla karşılaşmadıklarını ifade ediyor. Nielsen, bu genin Denisovanlardan geldiğine dair açık deliller bulunduğunu da belirtiyor. Araştırmalara göre bu gen sadece Asya’da yaşayan Han Çinlileri ve Tibetlilerde bulunuyor.
Güney Sibirya bölgesine ait Altay dağlarındaki Denisova mağarasında bulunan bir parmak kemiği ve iki azı dişi sayesinde fark edilen bu türün 80 bin yıl önce yaşamış olduğu tahmin ediliyor. 80 bin yıl önce yaşayan bir kız çocuğuna ait DNA’lar incelendiğinde ilginç bulgulara ulaşıldı. Kızın incelenen genomu sonucunda; kahverengi gözleri, saçı ve teniyle günümüz insanlarının genomuna büyük benzerlikler gösterdiği ortaya çıktı. Genomu incelenen kız çocuğunun Denisova insan türüne ait ve Neandertal insan türünün kuzeni olduğu ortaya çıktı. İki eski insan türü de yaklaşık olarak 30 bin sene önce yok oldu fakat izlerini modern insanların DNA havuzunda bıraktı. Rus bilim adamı bulunan kemiğin bir parçasını Almanya’daki Max Planck Enstitüsü Evrim Antropoloji Bölümü’ne gönderdi. Kemik burada, Dr. Svante Paabo liderliğindeki bir araştırma ekibi tarafından incelendi. DNA analizlerine göre, insan fosili ne modern insana ne de Neandertal türüne aitti. Bulgular yeni bir insan türünün varlığını gösteriyordu. Bilim adamları, mağara kızının genomlarını Neandertalların ve dünyanın farklı yerlerinden 11 modern insanın genomuyla karşılaştırdılar. Karşılaştırmalar sonucunda, modern insanın, en yakın akrabaları olan diğer iki insan türünden zamanla farklılaşan genleri bir katalog haline getirildi. Bu gen kataloğunda tek bir DNA harfinin değişmesi sonucu beynin kıvrımlarından sinir sistemine, gözlerden cilde kadar birçok genin nasıl değiştiği tesbit edildi. Araştırmacıların ifadesine göre, Denisova türü bugünkü modern insanların atalarıyla melezleşmiş. Günümüzde Papua Yeni Gine’de yaşayan insanların genomlarının %3’ü Denisova türünden geliyor ve söz konusu DNA’ların izleri, Çin ana karasındaki Han ve Dai’lere kadar uzanıyor.
Sibirya’daki bir mağarada 2008 yılında varlığı keşfedilen Denisova insanlarıyla ilgili yeni bilgiler elde edildi. Bulgular, Denisova insanlarının 110 bin yıl önce var olduğuna gösteriyor. Science dergisinde yer alan araştırmaya göre, Denisova insanları en az 110 bin yıl önce hayattaydı. Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Profesör Svante Paabo, analizlere göre dişlerin 170 bin yıl öncesine uzanıyor olabileceğini söyledi. Paboo, yalnızca anneden geçen mitokondriyal DNA (mtDNA) analizleri yapılan dişlerin 170 bin yıl öncesine ait olabileceğini ifade ederek, “Denisova insanlarının farklı zamanlarda mağarada yaşamış olduğunu düşündüklerini” belirtti. Paabo, 50 bin yıl önce dünyada en az dört insan grubu olduğunu söyleyerek bunları modern insanlar (Homo sapiens), Neandertaller, Denisovan ve Homo floresiensis olarak belirtti. Geride kalan dönemde ise sadece modern insan hayatta kalmayı başardı.
Melanezyalılar, fosiller ile ortaya çıkarılamamış hominidlere ait genetik ipuçları taşıyorlar. Yeni bir bilgisayar analizine göre, uzun süredir kayıp olan insan kuzenlerinin izleri modern insanların DNA’sında saklanıyor olabilir. Ryan Bohlender’in Amerikan İnsan Genetiği Topluluğu’nun yıllık toplantısında yaptığı açıklamaya göre, Güney Pasifik’te Papua Yeni Gine ve çevresindeki adaları kapsayan bir bölge olan Melanezya’daki insanlar, daha önce bilinmeyen, soyu tükenmiş bir hominid türünün genetik kanıtlarını taşıyor olabilirler. Houston’daki Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi’nden istatistiksel genetikçi Bohlender, bu türün muhtemelen Neandertal ya da Denisova İnsanı değil; farklı bir akraba hominid grubu olduğunu söyledi. “Ya bir popülasyonu eksik ya da biz akrabalıkları hakkında bir şeyleri yanlış anlıyoruz” dedi. Bu gizemli akraba muhtemelen, Neandertalleri ve Denisova İnsanlarını meydana getiren hominid soy ağacının üçüncü bir dalıydı ve Neandertallerin soyu tükenmiş uzak bir kuzeniydi. Geçtiğimiz yıllarda, bilim adamları insan atalarının Neandertallerle karıştığını keşfetti. Afrika dışındaki insanlardan bazıları hala sağlık sorunlarına sebep olabilecek az miktarda Neandertal DNA’sı taşıyor. Bohlender ve arkadaşları, Avrupalıların ve Çinlilerin birbirine yakın miktarda, yaklaşık %2,8 oranında Neandertal soyundan geçen genetik özellik taşıdıklarını hesapladılar. Bohlender’ın hesaplamalarına göre, Avrupalılarda Denisova soyu hakkında ipucu yok. Çin’deki insanlarda da küçük bir miktar var: % 0,1. Ancak Papua Yeni Gine’deki insanlardaki DNA’nın % 2,74’ü Neandertallerden geliyor. Ve Bohlender, Malenezyalılardaki Denisovan DNA miktarının, diğer araştırmacılar tarafından tahmin edilen % yüzde 3-6 arası değil, yaklaşık % 1,11 olduğunu öne sürüyor. Denisova tutarsızlığını araştıran Bohlender üçüncü bir hominid grubunun Melanezyalıların ataları ile karışmış olabileceği sonucuna vardı. Bohlender “İnsanlık tarihi, düşündüğümüzden çok daha karmaşık” diyor.
Son Yorumlar