Babil Kulesi Nerede? Babil Kulesi Neden Çöktü?

Babil, milattan önce 23. yüzyıl civarında Aşağı Mezopotamya’da (bugünkü Güney Irak) Sümer ve Akad toprakları üzerine kurulmuş olan Babil ülkesinin antik başkentidir. En parlak dönemini Kral Hammurabi1 zamanında yaşamıştır. Bâbil’in en geliştiği dönemde dört ayrı kalın duvarla düşmanlara karşı korunduğu şehir surları içinde de 24 ayrı sokağın varlığı biliniyor. Fırat’ın iki kıyısında kurulan Bâbil, antik dönemin ilk taş köprüsüne sahip şehir olma vasfını da sahipti. Arkeologlar açısından ilginç olan husus, antik dönemin bu şehrinin bütün ayrıntılarının fazlasıyla bilinmesiydi. Kazılardan çıkarılan çivi yazılı kil tabletler, şehir hakkında o kadar ayrıntılı bilgiler veriyordu ki arkeologlar, bu şehrin planını bile çıkarabildiler. 1875 yılında bulunan bir çivi yazısı tabletine göre “Ziggurat” adı verilen bu kulenin tüm ölçüleri biliniyor. Kulenin temel kısmı 90×90 m boyutlarındaydı.

Bâbil’in Eskiçağ tarihinde klasik yazarları da etkileyen çok büyük bir şöhreti bulunmaktadır. Burası daima, özellikle semavî dinlerde insanoğlunun kendini beğenmişliğinin, Allah’a başkaldırışının, ahlâksızlığın ve büyücülüğün merkezi olarak görülmüştür. Bâbil’in Allah’a karşı dik başlılığı sembolize etmesi ise Bâbil Kulesi’nden kaynaklanır. Efsaneye göre, bütünleşme ve kaynaşma yolunda hızla ilerleyen insanoğlu, güçlerini kanıtlamak ve daha yüksek konumlara ulaşma özlemiyle göklere uzanan bir kule inşa etmek istemişler; ancak Tanrı, tepesi cennete ulaşacak bu kulenin bitirilmesine izin vermemiş ve o güne kadar hepsi aynı dili konuşan insanların dillerini ayırmış, böylece birbirleriyle anlaşamaz hale gelmiş ve dağılmışlar.

Babil’i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlardı. Babil Kralları, Nabupallasor ve Nabukadnesar ise yeniden inşa ettiler. Fakat M.Ö. 479’da Babil’i fetheden Pers Kralı Xerxes kuleyi yıktıktan sonra, yeniden onaran olmadı. Sadece, Büyük İskender Babil’e geldiğinde harap kulenin karşısında adeta büyülenmiş, hayran kalmıştı. Onu eski haline getirmeye karar verdi ve 10.000 kişiyi iki ay çalıştırarak molozları temizletti, ancak sıtmadan dolayı ölünce kulenin onarılmasından vazgeçildi.

İlginç Bir İddia!

Günmüzde Irak devleti sınırları içinde olduğu belirtilen ve dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul kabul edilen Babil Kulesi’yle ilgili çarpıcı bir iddia ortaya atıldı. NASA’nın uydu fotoğraflarını ve İncil’i yeniden yorumlayan İngiliz arkeolog Michael Sanders Babil Kulesi’nin Mezopotamya’da değil, Doğu Karadeniz’de Trabzon yakınlarında bir yerde olduğunu ileri sürdü. Arkeologlar şimdiye kadar Babil Kulesi’nin Bağdat’ın kuzeyinde Babil kalıntılarının yer aldığı Mezopotamya Babil’inde olduğunu kabul ediyorlardı. Babil şehrinin yakınlarındaki basamaklı kule kalıntıları efsanevi kentin Mezopotamya’da olduğuna dair ipuçları verdiyse de bu iddiayı destekleyecek kesin bir kanıt ortaya çıkmadı. İngiliz arkeolog Michael Sanders, İncil’in birkaç farklı dilde yazılmış eski çevirilerini inceledikten sonra Babil Kulesi’nin ‘Land of Shinar’ (Şinar’ın Ülkesi) diye geçen Türkiye’nin kuzeydoğusunda Karadeniz’e yakın bir yerde olduğuna karar verdi. Michael Sanders’e göre ‘Şinar Ülkesi’ olarak geçen yer, Trabzon bölgesinden başka bir yer değil. Sanders, keşfiyle ilgili olarak, “Trabzon bölgesi modern akademisyenler tarafından Batı’daki modern dillerin çıkış yeri olarak gösterilmektedir. İncil’in eski dilde yazılmış çevirilerini inceledikten sonra, Babil Kulesi’nin Afrika değil, Mezopotamya değil Trabzon Bölgesi’nde olduğunu gördüm.” şeklinde konuştu. Michael Sanders’in görüşünü destekleyen bir diğer arkeolog da Robert Ballard. Batık Titanik gemisini bulan Robert Ballard kutsal kitaplarda anlatılan Nuh Tufanı’nın da Karadeniz’de olduğunu savunuyor.