İstanbul’un Tılsımları ve Tılsımlı Yerleri
Şehir halkını yılanlardan ve depremlerden koruyan sütunlar, düşman gemilerine ateş püsküren dev heykeller, dünya döndükçe İstanbul’un başına neler geleceğini anlatan resimler.. Evliya Çelebi’nin “Seyahatnamesi”nden günümüze ulaşan öykülere göre, şehrin 7 tepesindeki 24 tılsım arasında Sarayburnu’ndaki 3 başlı ejderha da var, kış geceleri sarnıçtan çıkıp uykuları kaçıran cadılar da. Evliya Çelebi tılsımları anlatmadan önce, “tılsım rasathanelerinin Madyan’ın oğlu Yanko zamanında Kral Vezendon devrinde, yedi iklimden gelen bilgili mimar, mühendisler, cereskal ilminde yetkin ustalar, öğretici kâhinler, yıldızlar ilminde ve keff ilminde yetkin âlimler tarafın dan kurulduğu”na dair bilgiler verir. Evliya Çelebi İstanbul’un kuruluşunu anlatırken Konstantin’e kadar ki kurucularını sayar. Bunlardan ilki Hz. Süleyman’dır. Üçüncüsü ise kısraktan doğduğu için Madyan oğlu” denilen Yanko’dur. Evliya Çelebi, altı yüz yıl yaşamış olan Madyan oğlu Yanko’nun da İstanbul’u nasıl kurduğunu anlatır. Evliya Çelebi, Madyan oğlu Yanko’nun torunu olan Kral Vezendon’a da yer verir. Yanko’nun yaptığı şehir harap olduğu için Vezendon, bütün bilginleri ve kâhinlerine danışıp yeryüzündeki tüm krallıklara haber gönderip her memleketin mimar, mühendis, yapı ustası ve işçilerini toplar. İstanbul surlarını ve Ayasofya binasını yaptırır.
Bizans imparatorları, İstanbul’u kötülüklerden, istilalardan, salgın hastalıklardan korumak amacıyla, farklı dönemlerde farklı noktalara çeşitli anıtlar dikmiş. Efsanelerin anlattığına göre hepsi de bulunduğu yerleri korumuş. Çemberlitaş sütunu, İstanbul’da dikilen ilk sütun. Roma İmparatorluğu’nun hızla yayıldığı dönemde, Frigya’dan alınıp Roma’daki Apollo Tapınağı’nın önüne dikilmiş. I. Konstantinus, İstanbul’u yeniden inşa ederken sütunu MS 330 yılında Üzerine kendi heykelini de ekleyerek şu an bulunduğu yere dikmiş. Çemberlitaş’ın üzerinde haç ve Apollon süslemeleri bir arada bulunur. Bu durum, I. Konstantinus’un Hıristiyan olmakla birlikte antik çağlardan tamemen kopmadığını gösteriyor. Çemberlitaş’ın hanedanı kötülüklerden ve felaketlerden koruduğuna inanılırdı. Çemberlitaş, İmparator Konstantin kenti yeniden imar ettirdiğinde kendi adına yaptırdığı Konstantin Forumu’nun ortasına yerleştirilmiş bir anıt ve bu sebeple bir adı da Konstantin Sütunu. Kozmik konumu nedeniyle ayrıca ‘Agarta Kapısı’ (Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahipleri tarafından kurulmuş yeraltı şehri) olduğu da söylenir. Ayrıca, İmparator Konstantin tarafından Çemberlitaş’ın altındaki bir odaya kutsal emanetler yerleştirilmiş. Meryem Ana’nın giysisi, Vaftizci Yahya’nın başı gibi kutsal emanetlerin yanı sıra Truva’dan gelme tanrıça Pallas Atina’nın ahşaptan yapılma heykeli, Nuh Peygamber’in asası, Musa’nın sular fışkırttığı taşı, İsa’nın ekmek dağıttığı günden kalan 7 ekmeğin kırıntıları bu hazinenin bazı parçalarını oluşturuyor
Üstünde birçok tılsımlı olduğuna inanılan heykel bulunan Altımermerli Sütun, Kocamustafapaşa’da. Eski bilginler tarafından altı mermerden yapıldığı biliniyor. Horoz, sinek, leylek ve kurt sembolleri bulunan heykelin her sembolü farklı bir işe yarıyor. Sinek sayesinde şehre sineklerin girmediği, horozların yirmi dört saatte bir öttüğü ve tüm horozlara önderlik ettiği düşünülürmüş. Kurt sayesinde İstanbul’daki tüm koyun sürüleri çobansız gezer, tüm gün otlayıp eksiksiz olarak ağıllara geri dönermiş. Leylek yılda iki defa kanat çırpar, birincide şehre leylekler gelir, ikincide ise gidermiş.
Sultanahmet’te bulunan Burma Sütun, üzerindeki üç başlı ejderha sayesinde kenti yılanlardan korurmuş. Eski minyatürlerde tüm başlar eksiksiz görülüyor. Ancak efsaneye göre; bir gün bir yeniçeri, yanlışlıkla başlardan birini kırmış. Onun yüzünden şehirde o zamana kadar görülmemiş bir akrep istilası yaşanmış. Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göreyse, eserin batıya bakan başını 2. Selim mücevherli bozdoğanıyla vurup kırdığı için şehrin batısında yılanlar belirmiş.
Ayasofya müzesinin içinde de tılsımlı bir anıt var: Üzerinde Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail kabartmaları bulunan dört sütunlu anıt. Cebrail kanat çırpıp bağırınca doğuda bolluk, İsrafil kanat çırpınca batıda kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca kuzeyden bir kahraman çıkar, Azrail kanat çırpınca tüm dünyada veba salgını olurmuş.
İstanbul depremleri de tılsımlı anıtların dikilmesine neden olmuş. Atmeydanı’ndaki Örme Sütun, üçyüz bin taşın bir araya getirilmesiyle yapılmış. Tepesinde çok büyük bir mıknatıs olduğuna inanılan anıtın, mıknatıs sayesinde kenti depremlerden koruduğu düşünülüyordu. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiler ise şöyle: Konstantinus, hükmü altındaki padişahlardan ellerindeki kalelerin ve büyük şehirlerin sayısı kadar renk renk taşlar istetmiş. Üç kere yüzer bin taş gelince Atmeydanı’ndaki alana dağlar gibi yığılmış. İyi bir mimarbaşı tarafından ortaya dikilen tılsımlı bir demir milin dört tarafına dökülen taşların tam tepesine de hamam kubbesi kadar bir mıknatıs konmuş. Bu mıknatıs sayesinde demir mil çekilmiş. Etrafı renk renk taşlardan oluşmuş bu kule sayesinde şehir depremlerden korunurmuş. Kuleyi inşa eden Uryarin isimli bir mimardır. Kendisi Ayasofya’yı yapan Ağranos Mimar’ın oğludur ve kulenin ortasındaki milin tam dibine gömülüdür.
Dikilitaş da dünya döndükçe İstanbul’un başına neler geleceğini gösteren resimlerle süslenip tılsımlanmış olduğuna inanılan bir anıt. Özellikle Bizanslılar, İstanbul’un dört bir yanını Roma ve Mısır’dan getirilen dikilitaşlarla donattı. İstanbul’un en yaşlı anıtı sayılan I. Theodosius Sütunu, (Firavun 3. Tutmosis tarafından yaptırılan ve Mısır’daki Karnak Tapınağı’na yerleştirilen sütun) Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafından 390’da İstanbul’a getirtildi. Dikilitaş, yaklaşık 32 günlük bir uğraş sonunda bugünkü yerine konuldu. Sütunun yerleştirildiği kaide, taşın dikiliş hikayesini ve İmparator Teodisus’un hayatından çeşitli kesitleri içeriyor. Kaidede hem Grekçe hem de Latince olarak sütunun dikiliş hikayesi anlatılıyor.
İstanbul’da Bizans döneminden kalma anıtlardan biri de Yenibatan Sarnıcı’nın hemen yanındaki Milyon Taşı. I. Konstantin zamanında yerleştirildiği tahmin edilen sütun, tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünya üzerindeki tüm şehirlerin, Konstantinopolis’e olan mesafesinin hesaplanması için kullanılan sıfır noktası kabul edildi.”Her Yol Roma’ya Çıkar” sözüne kaynak olduğu düşünülen sütuna, Bizanslılar büyük anlamlar ve efsaneler yükledi. Bizans halkının inandığı bir efsaneye göre, Milyon Taşı’ndan ileri hiçbir düşman askeri geçemez, geçmeye çalışırsa gökten inen bir melek tarafından ikiye bölünürdü.
Arcadius Sütunu bin parça beyaz mermerden yapılmış, merdivenli ve yüksek bir sütun. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, tepesindeki peri yüzlü heykelin yılda bir defa feryat kopardığında, havadaki kuşların yere düştüğünü ve halkın bu kuşları toplayıp yediğini anlatmış.
Evliya Çelebi’nin anlattığıbir başka tılsım tunçtan bir ifrit sureti ile ilgilidir. Hikâyeye göre,ifrit yılda bir kez ağzından ateş saçtığında eğer insanlar bu ateşin bir kıvılcımını alır ve mutfaklarına koyarlarsa o insanlar hayatta olduğu sürece ateş de sönmeyecektir.
Kıztaşı, bir diğer tılsımlı anıt. Fatih Saraçhane’deki sütun, Büyük Pozantin’in kızının mezarı üzerine diktirilmiş. İmparator kızını yılanlardan, çıyanlardan ve karıncalardan korumak amacıyla yaptırmış Kıztaşı’nı.
Tılsımlı anıtların bazılarının zaman içinde yok olduğu, bazılarının ise yalnızca bir efsaneden ibaret olduğu düşünülüyor. Kucaklaşmış Sevgililer Anıtı, kavgalı çiftleri barıştırırmış. Tunçtan yapılmış olan, bir erkek ve ile kadının kucaklaşma anını gösteren heykele, kavgalı çiftlerden birinin sarılması yeterliymiş. Bilgin Calinus’un beyaz mermer üzerine yaptırdığı İhtiyar Adam ve Kadın heykeli ise ayrılmak isteyenler içinmiş. Kavgalı, anlaşamayan kişiler birbirinden ayrılmak için kullanırmış. Zeyrek’teki Hazreti Yahya Kilisesi’nin yanındaki mağaradan her yıl kış aylarında ’Koncoloz’ ismiyle bilinen cadılar çıkıp şehri arabalarla gezerlermiş. Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan ifrit heykeli yılda bir kez etrafına ateş saçar, bu ateşten bir kıvılcım alabilen kişi çok sağlıklı yaşar ve genç kalırmış.
Son Yorumlar