Scientology Tarikatı Neye İnanır ve Dini İnancı Nedir?
Scientology kelimesinin kökeni Latince “tam anlamıyla bilmek” anlamına gelen “Scio” kelimesinden gelir.”Daha iyi bir dünya yaratmak” amacıyla faaliyet gösterdiklerini söyleyen tarikatın 163 ülkede 7300 grup, 6 bin kilisesi ve aralarında ünlü sanatçılarında da olduğu 10 milyon üyesi bulunuyor. Scientology’yi 1952 yılında başlatan bilim-kurgu yazarı Ron Hubbard, Guinnes Rekorlar Kitabı’na göre 71 dile çevrilen 1084 kitabıyla dünyanın en fazla kitabı basılan yazar. ‘Dianetics’ adlı kapsamlı öğretiler dizisinde Hubbard insanların dünyaya sıkışıp kalmış ‘Theatan’ denilen ölümsüz ruhlar olduğunu söylüyor. Köklerini Budizm, Hinduizm ve Hıristiyanlık dahil olmak üzere birçok dinden alan Scientology’yi bazı akademisyenler, geçtiğimiz yüzyılın en belirgin dinsel hareketleri arasında sayıyor. Kilise yetkilileri, Scientolojistlerin son 5 yılda, önceki 50 yıldan daha fazla arttığını söyleyerek övünüyor. Scientology Kilisesi’nin merkezi Florida’daki Clearwater şehrinde. Şehir merkezinde hepsi Scientology mülklerinin çevresinde bulunan yaklaşık 100 kadar güvenlik kamerası bulunuyor.
Hubbard, California’da Orde Temple Orientis’te birçok okült ve büyü ritüelinde bulunmuştu. Burası bir büyü grubuydu ve 20. yüzyılın en önemli okültisti Aiester Crowley tarafından meşhur edilmişti. Hubbard ilk Scientology derslerinde Crowley’ye göndermeler yapıyordu ve Scientology’yle Crowley’nin büyü ilimleri arasında büyük benzerlikler vardı. Scientology’yi kurmadan önce Ron Hubbard roket bilimcisi ve kimya mühendisi Jack Parsons’la arkadaştı. Parsons ise Ordo Templi Orientis adında, Aleister Crowley’nin öğretilerini takip eden bir kara büyü kültünün üyesiydi. Going Clear adlı belgeseline göre Hubbard bir süre bu kültün özel bir operasyonunda, Parsons’ın yazmanı ve asistanı olarak çalıştı. Operasyonun amacı ise “Tanrıça benzeri bir kadını hamile bırakmak ve bu yolla anti- Christ’ın doğmasını sağlamak” idi.
Ron Hubbard’ın ilk eşi Margaret Grubb’a şöyle söylediği riyavet edilir: “Kelimesi 1 cent’e hikâye yazmak saçmalıktır. Bir milyon dolar kazanmak istiyorsanız bunun en kolay yolu bir din yaratmaktır”. Scientology’nin temeli, Hubbard’ın kaleme aldığı “Exkalibur“ adlı bir makalesine dayanıyor. Scientolojistlere göre Hubbard yarı peygamber, yarı öğretmen, yarı kurtarıcı. Yazdığı her kelime Tanrı kelamı gibi değer görüyor. 1950’de L. Ron Hubbard’ın ‘Dianetics: The Modern Science of Mental Health’ (Dianetics: Akıl Sağlığının Modern Bilimi) adlı kitabı yayımlandı. Bu kitabın hızlı başarısından sonra Hubbard, düşüncelerini ‘Scientology’ adlı bir felsefe haline getirdi. 1954 yılında Scientology bir din olarak ilan edildi ve ilk Scientology kilisesi Los Angeles’ta kuruldu. 1955’de Ünlü kişileri dine katmak için ‘Project Celebrity’ (Ünlü Projesi) adlı plan yürürlüğe girdi. Mensuplarına zaman ve mekanı aşabileceği vaat ediliyor. İnsanda beş duyu bulunurken, müritlerin zirveye çıkmaları halinde, 57 duyulu bir yaşamı olacağı iddia ediliyor ve ölümsüzlük vaat ediyorlar. Tarikata girerken üyelerine “1 milyar yıl” sözleşmesi imzalatılıyor, ömür boyunca ve öldükten sonra da ki tarikat inancında reenkarnasyon var, ruhunla bu yapıya hizmet etmeye devam edeceksin anlamına geliyor. 75 milyon yıl önce, Xenu adında, gezegenler arası kötü bir savaşçı, birçok gezegenin yaşayanlarını öldürüp dünyaya getirmiş ve ‘tetan’ları -yani ruhları- atmosfere yayan bir doğal afetler reaksiyon zinciri kurmuş. Atmosfere yayılan bu ruhlarsa, insanların bedenlerine girmiş. Şimdi Scientology’ye inananlar bunu çıkarmanın peşinde.
Bir tarikat gibi katı kuralları var ve mensuplarını sürekli kontrolleri altında tutuyorlar. Bir kez tarikata girildiğinde çıkmasına izin verilmiyor. Asi üyelerine karşı fiziksel güç de dahil birçok baskı yöntemi uyguladıkları da biliniyor. Tom Cruise’ün bir filmin setinde tanıştığı Nicole Kidman ile evlenme kararı aldığında tarikatın yöneticileri karşı çıktı. Hem Cruise’ün kendi kontrollerinden çıkması ihtimaline karşıydılar, hem de Nicole Kidman’ı ailesi sebebiyle sevmiyorlardı. Katolik bir aileye mensup Kidman’ın babasının ünlü bir psikiyatrist olması sebebiyle tarikatın gözünde “potansiyel sorun kaynağı” olarak görülüyordu. Ama buna rağmen Cruise, Kidman ile evlendi ve Ünlü yıldız tarikatın kontrolünden çıkmaya başladı. Tarikat hem bunu önlemek hem de Kidman’ı onun yanından uzaklaştırmak için birçok yönteme başvurdu. İşin ilginci bu kirli yöntemleri hayata geçirmek için Tom Cruise’ü de kullanılmaya ikna etmiş oldukları da ortaya çıktı. Cruise tarikatına o kadar bağlıydı ve onun emirlerine o kadar uyuyordu ki eşi Kidman’ın karalanması ve uzaklaştırılması kampanyasına aktif katıldı.
Kendilerini, dünyayı ve galaksiyi kurtaracak bir doktrinin ve yeteneklerin tek sahibi olarak görüyorlar. Tarikatın inanışına göre, 75 milyon yıl önce galaktik konfederasyonun lideri Xenu, istemediği milyarlarca varlığı dünyadaki bir yanardağa atmış ve ‘tetan’ları (ruh) atmosfere yayan volkan gibi doğal afetler reaksiyon zinciri kurmuş. Atmosfere yayılan bu tetanlarsa insanların bedenlerine girmiş. İnanış, insanların acılarının kaynağının o varlıkların ruhları olduğunu, bu ruhların manevi baskısı bitince insanların mutluluğa kavuşacağını kabul ediyor. Thetan’lar bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdüren ölümsüz ruhlar. Scientology’nin Sekizinci Dinamik, Yüce Varlık veya Sonsuz olarak adlandırdığı Tanrı’ya benzer bir kavram var. Hubbard birey, aile, toplum, insan türü, hayatın tümü, fiziksel evren ve yüce varlıktan oluşan sekiz yaşamsal evrenin olduğunu söylüyor. Ancak bu yüce varlığın tanımını kişinin kendisine bırakıyor.
Tarikata girenlere önce bu dinin felsefesini anlatan kitaplar veriliyor ve ritüelleri öğrenmeleri sağlanıyor. Kitaplarla tanıştırılan üyelerin tarikatın felsefesini anladıktan sonra tarikatta standart eğitim kurslarına başlanıyor. Bundan sonraki aşama ise “clear” yani berrak olmak. Bunun için de iki elle tutulan ve vücuda 1.5 volt elektrik veren gizemli E-metre aleti aracılığıyla auditorlerin denetiminde geçmişe yolculuk ve zihninin temizlenmesini sağlanıyor. Hayatta daha başarılı olma, her insanın şu anda olduğundan daha yetenekli hale gelebileceği vaadinde bulunuluyor. Bu vaatlerini tarikat E-Metre adlı aygıtla gerçekleştiriyor. Tarikat mensuplarının ellerinde köprü adı verilen bir aşamalar listesi bulunuyor. Bu aşamaları aşarak en yüksek noktaya gelmek için bir ömrün bile yetmeyeceği belirtiliyor. 40’a yakın aşama söz konusu. Dinin en üst seviyesi olan ‘tam özgürlüğe’ ulaşmak için bir köprü vazifesi gören aydınlanma yolundan geçmek gerekiyor. ‘Tam özgürlüğe köprü’nün belirli aşamaları var. Üstlere tırmanmanın anahtarı yüzlerce belki de binlerce kez’denetleme’den geçmeye dayanıyor. Yüksek seviyedekiler Yürütücü Tetan olarak adlandırılır. Yürütücü Tetan spiritüel güçlerinin farkına varmış kişidir. Şu anda yedinci seviye Yürütücü Tetan olan- Tom Cruise Scientology’in en güçlü sözcüsü durumunda.
Ramana Dienes Browning, çocuk yaştan itibaren Scientology okuluna gider, 15 yaşında da yönetici olur. Tarikattan ayrılması ise tam 5 senesini alır. Browning’in anlattığına göre tarikata alınacak kişinin geçmişi, 6 yaşından itibaren araştırılıyor. Yanlışlar, hatalar kişinin anlatımı ile Hristiyanlıkta da olan, günah çıkarma, itiraf yöntemi ile kayıt altına alınıyor ve bu bilgiler saklanıyor. Tarikatın Almanya’da merkez açması politikacılar arasında tartışmaya neden oldu. Bavyera İçişleri Bakanı Günther Beckstein tarikatın takibata alınmasını gerektiğini açıkladı. Beckstein, “Scientology, bir tarikat olmaktan çok ekonomik ve politik iktidara oynayan bir işletme gibidir. Bu nedenle Almanya çapında takibatı yapılmalıdır” dedi. Federal Parlamento Başkanı Wolfgang Thierse de, “Tarikat çok stratejik çalışan bir yapı” ifadesini kullanarak tarikatın eyaletlerdeki anayasayı koruma örgütleri tarafından incelenmesini istedi. Baden Württemberg Eyaleti Anayasayı Koruma Örgütü başkanı Johannes Schmalzl, Tarikat harekete geçtiğini ve kamuoyunda daha fazla görünmeye başlandığını belirtirken ” Scientology, demokrasi düşmanı çok tehlikeli bir piskopat kuruluş. Hedefleri üyelerinin direncini kırmak. Bu sebeple oldukça sert önlemler alınması gerekiyor” diye konuştu.
1986 yılında 74 yaşında ölen Hubbard gizemli bir kişiliğe sahip. Ölümünden önce çeşitli ülkelerde 11 bin kilise, 167 yerde ofisleri olduğunu açıkladı. Üç kez evlenmiş, yedi çocuk babası. 2.Dünya Savaşından sonra parasız kalan Hubbard bıraktığı servet ise 600 milyon dolar. Kendisini savaş kahramanı, kurgu-bilim yazarı, nükleer fizikçi, tıp doktoru ve ‘peygamber’ diye tanımlıyor. Tarikatın başına geçmesi beklenen küçük oğlu eşcinsellik utancına kapılarak 22 yaşında intihar etti. Büyük oğlu Ron De Wolfe babasının ölümünden 3 sene önce bir röportajında Hubbard’ın sadece seks, para, içki ve uyuşturucuyla ilgilendiğini açıklamış, ”Tel askı kullanarak hamile annemin çocuğunu düşürmeye çalışırken gördüm”demişti.
Dianetics
Hollywood tarikatı olarak da bilinen Scientology tarikatının, “Celebrity Center” olarak bilinen, liderler, siyasetçiler, üst düzey yöneticiler, sanatçılar ve sporcuları kapsayan bir gruba yönelik çalıştığı, 1969 yılında Yvonne Gilliam’ın oluşturduğu bir merkezi bulunuyor. Merkezin yetkilisi Robert Vaughn Young, tarikatın kurucusu Ron Hubbard ile beraber yaptıkları çalışmalar için şunları söylüyor: “Benim işim celebrity’leri tarikata getirmek ve onların bizi kamuoyunda daha bilinen bir tarikat haline getirmelerini sağlamak.”
Scientology genel direktörü üyelerinin genellikle yüksek tahsilli olmasının nedenini ‘’Ron Hubbard’ın akıl bilimi (Dianetics) ni öğrenmek için bize geliyorlar. Hubbard’ın öğretileri, şahsi buluşu özel sayaçlarla milyarlarca yıl öncesinde yaşanmış hayatlara ulaşmak mümkün olacak.’’diye açıklıyor. Tarikatın ‘Thetan’ ve ‘E-meters’ adlı sayaçlar içinde şunları söylüyor. ‘’Bu cihazlar beynin duygusallığını, akıl gücünü inceliyor. Amaç, insanların düşüncesini okumak. En önemli bir buluş ölüm öncesi kişinin ruh’unu, canı’nı görüntülemek, ağırlığını tartmak. Yetiştirdiği teknisyenlerin çalışmaları sürüyor.’’
Bir tarikat üyesi, “Aslında çok sade bir inanışımız var, birçok ahlak ilkesini diğer dinlerle paylaşıyoruz. Bizimkinin özel yanı, günlük yaşamda kullanılabilecek bir teknolojiye sahip olması” diyor. L. Ron Hubbard’ın 1950 yılında yayımlanan kitabı ‘Dianetics’te, zihinsel ya da fiziksel tüm hastalıkların izlerinin ‘engram’ adı verilen psişik yaralarda bulunabileceğini ileri sürüyordu. Doğum öncesi döneme de ait olabilen bu yaralar, kişinin bilinçaltına yerleşiyor. Kurtulmak içinse ‘temizlik’ adı verilen süreçten geçilmesi gerekiyor. Dianetics, ‘denetleme’ adı verilen ve engramları silmek için geçmişteki olayları yeniden deneyimlemeye dayanan bir terapi yöntemini telkin ediyor. Denetlemenin önemli kısmı, E-metre (elektropsikometre) adlı acıyı ölçebilen bir cihazla yapılıyor. Denetçi denetlenene çeşitli sorular soruyor, denetlenen bunları yanıtlarken yalan makinesine benzeyen E-metre, vücuttaki küçük elektrik akımlarını ölçüyor. Scientolojistler, cihazın bilinçaltına ulaşarak bilinçsiz yalanların köklerini açığa çıkardığını iddia ediyor. Dinin en üst seviyesi olan ‘tam özgürlüğe’ ulaşmak için bir köprü vazifesi gören aydınlanma yolundan geçmek gerekiyor. ‘Tam özgürlüğe köprü’nün belirli aşamaları veya dereceleri var. Üstlere tırmanmanın anahtarı yüzlerce belki de binlerce kez ‘denetleme’den geçmeye dayanıyor. Scientolojistler, bu metodun problem çözmenin yanı sıra ahlaki yanlışların düzeltilmesine de olanak sağladığına inanıyor. Her seansın amacı, bunu bir ‘kazanç’ (açığa çıkma anı) ile sonlandırmak. Bu, birkaç dakika sürebileceği gibi haftalar boyu da sürebilyor. Denetçi tatmin olana kadar denetleme bırakılamıyor.
L. Ron Hubbard, ‘Nasıl bilmen gerektiğini bilmek’ öğretisine dayalı bir dinin doğmasına vesile olan Dianetics adlı kitabın, şizofreniden romatizmaya her hastalığı iyileştirebildiğini iddia ediliyor. Hubbard’a göre işin sırrı şöyle: Beyin yaşananların tümünü hatırlar ve ‘reaktif bellek’ olarak adlandırılan bölge dışında hata yapmaz. Mantıklı düşünceye ve analitik zekâya ulaşılamayan bölge olan beynin bu kısmı, yalnızca bilinçsiz olduğumuzda ortaya çıkar. Hubbard, bilinçsiz kelimesini sadece kendi anlamıyla değil acı ya da korku hissettiğimiz tüm durumlar için de kullanıyor. Bilinçsiz ve üzgün ya da rahatsız durumdayken reaktif bellek, bu sinir uyarıları dizinini hafızaya ‘engram’ olarak saklar. İnsanlarda ortalama binlerce engram vardır. Engramlar, bir insanın yaşamı boyunca geçirdiği acı ve rahatsızlık veren olayları beyne kaydeder ve bunlar beynin bir bölümünde durur. Bu durumda devreye giren Dianetik: Ruh Sağlığının Modern Bilim’i, beyni engramlardan arındırmayı öğreterek insanı sonsuz bir mutluluğa ulaştırmayı sağlar.
Tarikatın müritleri birkaç aşamayı atladıktan sonra, tarikatın ruh hiyerarşisinin en üst kademesine ulaşmış oluyor. Burada kişi, vücudun zararlı kuşatmalarından kurtulmayı öğreniyor. Scientology’de en üst seviyeye ulaşmak 10 ile 30 sene arasında bir zaman alıyor. Scientology’nin eski yöneticilerinden Paul Haggis’in ifadesine göre, Scientology müritleri OT III adlı bir seviyeye yükseldiklerinde onlara bazı gizli belgeler gösteriliyor. Bunlardan biri de, Scientology’nin kurucusu L. Ron Hubbard’ın el yazısının bulunduğu, Scientology’nin neden var olduğuyla ilgili bir belge. Bu belgeye göre 75 milyon yıl önce Xenu adlı galaktik bir diktatör insanları dondurmuş, ardından Dünya’daki bir volkanın içine atmıştı. Burada vücutlardan ayrılan ruhlar (tetanlar), yeni doğan başka vücutlara girmişti. Hubbard’a göre, vücutlarımızda birden çok tetan bulunuyor ve yaşadığımız gerginlikler ile korkuların nedeni de bu.
Tom Cruise OT (operating thetan) seviyesinde. Bu ‘tam özgürlük’ düzeyi OT VII’ye yaklaşmış olunduğu anlamına geliyor. OT’lerin cansız nesneleri zihinle hareket ettirebileceği, telepatik olarak haberleşebileceği, insan ve hayvan davranışlarını kontrol edebileceği iddia ediliyor. Sekiz OT seviyesinden OT III, ‘ateş duvarı’ olarak adlandırılıyor. Bu, evrenin sırrına vâkıf olunan seviye. Dinin dayandığı yaratılış öyküsü de bu seviyede öğrenilebiliyor. senelerce bu bilginin çok tehlikeli olduğu ve bu seviyeden önce öğrenilmesinin ölüme bile sebeb olabileceğine inanılmış. 1995 yılında eski bir üye tarafından yayımlanan bu bilgi, o zamandan beri medyada yaygın olarak dolaşıyor. Metinde 75 milyon yıl önce, galaksinin çeşitli bölgelerinde 76 gezegeni yöneten Xenu adlı zalim yöneticinin aşırı nüfus sorununu çözmek için 13.5 trilyon varlığı bir uzay gemisine toplayıp Dünya’ya gönderdiği bilgisi bulunuyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki volkanlara düşen bu canlıların ‘thetan’ adlı radyoaktif ruhları, dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış. Bu dağılım sırasında thetanlar, atmosfere kurulan çeşitli tuzaklara takılarak Tanrı, İsa, din gibi yanlış düşüncelere kapılmış. İnsanlığın tüm sorunları, thetan’ların vaktiyle kapıldığı yanlış düşüncelerden kaynaklanıyor. Onlara göre, kurtuluşun tek yolu ise bu düşüncelerden kurtulmaktan geçiyor.
Dianetics’te bir insanın Scientology tarikatına katıldıktan sonra nasıl yaşaması ve kendisini geçmişin yüklerinden arındırarak ebedi hayatını nasıl ayarlaması gerektiğinin kuralları konuluyor. Scientolojistler her türlü ilaçtan uzak duruyorlar ve birçok hastalığın psikosomatik olduğunu düşünüyor ve ilaçla tedaviye karşı çıkıyor. Tüm Scientolojistler vücudu geçici bir araç olarak kabul ediyor. Scientology mensupları akıl hastalıkları diye bir şey olmadığını öne sürerek psikiyatrları ağır şekilde eleştiriyor. Bunun nedeni L. Ron Hubbard’ın psikiyatriyi şeytani bir bilim olarak ilan etmesinden ileri geliyor. Hipnozdan farklı bir metot olan “Reverie” olarak adlandırılan Dianetik sayesinde kişi yaşadığı travmaları silebilmekte, kendinden saklanan olaylaraulaşabilmektedir. Scientologistlere göre dianetik zihnin kapasitesini arttıran, insanın temel doğasını ortaya çıkarmaya çalışan bir sistemdir. Bu sistem sayesinde psikiyatri bilimine gerek yoktur, kişi dianetik sayesinde kendi bilincine ulaşabilecektir.
Sessiz Doğum
Tom Cruise ve Katie Holmes çifti, kızları Suri’nin ’sessiz doğum’ yöntemi ile dünyaya gelmesini sağladılar. Çünkü, tarikatın inanışına göre doğumun sessiz bir yerde yapılması ve annenin hiç sesini çıkarmaması gerekiyor. Çocuğun doğum anı mümkün olduğunca sessizlik içinde olmalıdır ki, çocuklar ileride de huzurlu bir yaşam sürebilsin. Tarikata göre, doğum sırasında konuşulan her şey bebeğin bilinçaltına işliyor ve tüm hayatını etkiliyor.”Doğum anı bebek ve anne için felaket sancılı bir andır. O sırada konuşulan her şey çocuğun şuuraltında kaydoluyor. Bu yüzden bir insan sancı ve rahatsızlık yaşadığı an o insanın yanında herkes sessiz olmak durumundadır. Sadece doğumda değil yaralanma anında da geçerli. Çift, kızları Suri’yi de tarikat prensiplerine göre yetiştiriyor. İngiliz yazar Andrew Morton’a göre bazı Scientology tarikatı müritleri Cruise’un kızı Suri’nin, tarikatın ölmüş lideri Ron Hobbard’ın bağışladığı spermlerle dünyaya geldiğine inanıyorlar.
Scientology Tarikatının Ünlüleri
Tarikatın şimdiki lideri David Miscavige, en ünlü destekçisi ise aktör Tom Cruise. Cruise’un eşi Katie Holmes, Demi Moore, Mimi Rogers, John Travolta, Dustin Hoffman, Sharon Stone, Kirstie Alley, Elvis Presley’in kızı Lisa Marie gibi ünlülerde de tarikata üye. Scientology’nin, uyuşturucu ve suça karşı mücadele için kurduğu Narconon ve Criminon adlı iki grubu bulunuyor. Üyelerinin iddiasına göre Narconon, Scientolojistlerin uyuşturucu rehabilitasyon programıdır ve bağımlılıktan kurtulmanın tek yoludur.
Tom Cruise 7 yaşında kendisine öğrenme bozukluğu (disleksi) teşhisi konulduğunu ve Scientology sayesinde öğrenme bozukluğunun üstesinden geldiğini belirtiyor. John Travolta, tarikattan sonra kariyerinde yükselişe geçtiğini söylüyor. Kristie Alley, Kokain bağımlılığından Scientology sayesinde kurtulduğunu belirtiyor. Lisa Marie Presley de uyuşturucuyu tarikat sayesinde bıraktığını söylüyor. Aktör Giovanni Ribisi, Scientology olmasaydı, çıkmaz bir sokakta hayatını mahvetmiş olacağını söylüyor. Scientology liderlerinden David Miscavige’e göre, Tom Cruise inancını tüm dünyaya yaymak için seçilmiş bir kişi ve ileride ona Hz. İsa gibi tapınılacak! Bir başka tarikat yetkilisi de, şunları söylüyor: “Tarikat ileri gelenleri, üst düzey mevkiye yükselen Tom’a, tarikatın İsa figürü olduğunu bildirdiler. İsa gibi Tom da, günümüzde düşüncelerinden dolayı eleştiriliyor. Fakat gelecek nesiller onun haklı olduğunu göreceklerdir.” Scientology tarikatı, müritlerinin kıyametten sonra dünyaya geri döneceği inancıyla ABD’nin New Mexico’daki bir çölde üs inşa etti. Tarikat, müritlerinin dünya bir nükleer felakette yok olduktan sonra uzay gemileriyle bu üsse ineceğine inanıyor. Tarikatın gizli üssünde iki dev yuvarlak şekil, dünyaya uzay gemileriyle dönecek müritlerin yollarını rahat bulması için yapılmış.Yuvarlakların içindeki elmas şeklinin de tarikata bağlı Teknoloji Kilisesi’ni simgelediği belirtiliyor. En yakın yerleşim yerinden en az 30 km uzaklıkta bulunan bu gizli üste ayrıca “uzaydan gelenlere özel” bir katedral ve iniş pisti de yapılmış. BBC muhabiri John Sweeney’in yazdığı “Korku Kilisesi: Scientology’nin Tuhaf Dünyasının İçinde” adlı kitapta, New Mexico çölünde bulunan ve dünyadan çok uzak mesafede görülebilen bir işarete odaklanılıyor. Kitapta, birbiriyle kesişen ve her birinin içinde birer baklava deseni olan dairelerin, Scientology tarafından, bir gün kıyamet kopabilir korkusuyla çizildiği anlatılıyor. Sweeney’e göre tarikatın kurucusu Ron Hubbard’a ait olan ve scientology’nin anayasası niteliğindeki eserlerin orijinalleri burada saklanıyor.
Son Yorumlar