Torino Kefeninin Sırrı
İsa peygamberin çarmıhtan indirildikten sonra vücuduna sarıldığı iddia edilen ve iki tarafında siluet bulunduran kefenin gerçekliği ispatlandı. Araştırmacılar, kefenin üzerindeki sakallı erkek yüzü siluetinin, olağanüstü “ışık patlamasından” kaynaklandığını ileri sürdü. İtalyan bilim adamları bu siluetlerin Ortaçağ teknolojisiyle yapılamayacağını ve “mor ötesi lazer” benzeri bir teknoloji gerektiğini belirtti. Bu iddia, 4.2 ile 3.9 metre ölçülerinde olan kefenin, Hz. İsa’nın yeniden dirilişinde ortaya çıkan büyük enerji patlamasıyla oluştuğu inanışını destekledi. Araştırmacılar, “Yapılan testler, kısa ve yoğun mor ötesi yönlendirilmiş radyasyonun keten kumaşa renk verebildiğini gösterdi. Torino Kefeni’ndeki gibi ilginç görüntüler bu şekilde oluşabilir” açıklamasını yaptı. Çalışma ekibinden Paolo Di Lazzaro, “Sakallı adam silueti, bir tür elektromanyetik enerjiyle oluşmuş olmalı… Işık parlamasının keten kumaşa renk kazandırabilme özelliği, Torino Kefeni’ndeki gibi mucizeleri akla getiriyor” dedi. Bilim adamları buradan yola çıkarak, ‘Hz. İsa’nın dirilişinde yaşanan büyük enerji patlamasının bu tür bir mucizeye neden olabileceğini’ savundu.
Kefen hakkında tartışmaları alevlendiren “Il Mistero della Sindone” (Kefenin Gizemi) adlı kitap, gazeteci Saverio Gaeta ve Padua Üniversitesi’nde makine mühendisi Giulio Fanti tarafından yazıldı. Hıristiyan dünyasının en değer verilen kutsal eşyalarından biri olan kefenin kökenleri hakkında gerçekleri ortaya çıkarmak isteyen Fanti, meslektaşlarıyla kızılötesi ışın ve spektroskopi kullanarak, kefenin ipliğini analiz etti. Dalga boyları aracılığıyla radyasyon ölçümü yapılan testlerde, kefenin M.Ö 300 ile M.S 400 yılları arasındaki döneme ait olduğu saptandı. Katolik olan Fanti de, elde ettiği sonuçların 15 senelik bir çalışmanın birikimi olduğunu açıkladı. Kefenin üzerinde 1988 yılında yapılan karbon testi, kumaşın 1260 ile 1390 yılları arasındaki döneme ait olduğunu gösterince, kefenin sahte olduğu ileri sürülmüştü. Fanti ise, 1988’de gerçekleştirilen karbon tarih tespit yöneminde elde edilen sonucun, ‘deneyin yapıldığı laboratuvarın kirli olmasından dolayı yanlış sonuç verdiğini’ söylüyor.
İtalyan’da bulunan Politeknik Üniversitesi’nden Alberto Carpinteri’nin başını çektiği en son araştırma ise, kefendeki izlerin, Kudüs’ü sarsan dev bir depremle yayılan nötron ışınlarıyla oluştuğu teorisine dayanıyor. Organizmaların öldükten sonra çevreleriyle karbon etkileşimini sona erdirmesi sonucu, geride kalan radyoaktif karbon-14 miktarı, kumaş, kemik ve ahşap gibi materyallere dayanılarak yaş belirlemede kullanılıyor. Carpinteri, gerçekleştirdikleri simülasyonlarda, şiddetli bir depremin etkisiyle yerkabuğundan yayılan yüksek frekanslı basınç dalgalarının, kefende iz bırakacak nötron ışınları saçtığını ileri sürüyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği günlerde yaşandığı düşünülen depremle saçılan ışınlar, kefendeki nitrojen atomlarıyla etkileşime girerek, bugüne dek uzanan izleri kimyasal tepkimelerle ortaya çıkarmış olabilir. Carpinteri, söz konusu kimyasal tepkimelerin radyokarbon tarihleme testlerinde hatalı sonuçlara sebebiyet vermiş olabileceğine dikkat çekti.
Vatikan, Torino Kefeni’nin keşfini, “kaderin en karanlık esrarı” olarak yorumluyor. Kefenin, 14’üncü yüzyılda haçlı bir şövalye tarafından Fransa’ya getirilene dek birçok defa el değiştirdiği sanılıyor. Senelerce Fransa’daki bir manastırda saklanan kefen, burada çıkan yangında hasar görünce, rahibeler tarafından onarıldı. Torino Başipiskoposu’na 1578 yılında teslim edilen kefen, o tarihten bu yana Torino Katedrali’nde tutuluyor.
Son Yorumlar